Test Sürüşü: TESLA MODEL S…

®
Çok Okunanlar

(OSD) 2024 yılının ilk çeyrek verilerini açıkladı

Yılın İlk Çeyreğinde Üretim Yüzde 3, İhracat Yüzde 1 Arttı Pazar Yüzde 24 Büyüdü!  Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) 2024...

Elektrikli araç stoku 9 yılda 82 bine ulaştı…

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Küresel Elektrikli Araç Veri Takipçisi'nden derlediği bilgilere göre, Türkiye'de toplam elektrikli araç satışları 2022'de 7 bin 540...

Yeni Mercedes-Benz G 580, arazi yetenekleri

Mercedes-Benz’in yeni modelleri ve en son teknolojik gelişmeleri Auto China 2024’te sektörün önde gelenleri ve ziyaretçilerle buluşuyor. Dünya prömiyerini...

TAİD Ağır Ticari Araçlar Derneği, 2024 hedefleri

TAİD Ağır Ticari Araçlar Derneği, 2024 hedeflerini açıklarken yeni kurumsal lansmanını gerçekleştirdi Ağır Ticari Araçlar sektöründe yılın ilk çeyreği beklentileri...

Hemen belirteyim, elektrikli otomobillerle ilgili çok da tarafsız yorum yapabilecek bir editör değilim, zira otomobilin herşeyine kendisi hükmetmeyi seven, bu nedenle otomatik vitesten bile hiç hoşlaşmayan bir sürücüyüm. Özellikle sürekli yavaşlayıp hızlanmak zorunda kalınan bol virajlı inişli çıkışlı dağ yollarında direksiyonla sürekli oynamaktan, hız ve yol durumuna göre vites büyütüp küçültmekten, bunu yaparken de her iki ayağımın sürekli hareket hâlinde olmasından büyük zevk duyan biri olarak, sırf bu yüzden İstanbul-Ankara yolculuklarımda Bolu Dağı rampasını da içeren eski yolu kullanırım.

Otobanda gazı kökleyip 180’le dümdüz gitmenin otomobil kullanmakla zerre ilgisi yok bence. Bu açıdan baktığımda; elektrikli otomobiller benim için otomobil kullanma zevkinin ölüm fermanı! Hem tıpkı otomatik vitesli araçlar gibi sadece gaz ve fren pedallarının olmasına, hem de hızlanmaya eşlik eden lezzetli bir motor sesinin eksikliğine bakıyorum; ben elektrikli otomobil üretsem, yalandan da olsa bir motor sesi eklerim, en azından kabindekilere duyuracak şekilde. Ha nedir; elektrik motorlarının karakteristik özelliği olan devirden bağımsız tork ve güç özellikleri sayesinde, gazı köklediğim an koltuğa yapıştıran ivmelenmeyi ölüm sessizliği içinde gerçekleştirmek de başka bir tatmin, onu da inkâr etmeyeyim. 5 saniye gibi bir sürede gerçekleşen 0-100 km/s hızlanmasının böylesi bir sessizlikle gerçekleşmesi, bir anlamda gelecekte yol aldığımızı ve teknolojinin hiç olmadığı kadar günlük hayatımızda olduğunu hissettiriyor. Neyse, gelelim testimizin “öncü” diyebileceğimiz kahramanı Tesla Model S’e. Öncelikle aracın tasarımı son derece dinamik, enerjik ve sportif. Çerçevesiz kapı camları, liftback diyebileceğimiz eğimli arka kısım, çok sayıda “yay”dan oluşan ve bu hâliyle bir parça Mazda’yı da anımsatan tasarım bence çok zekice.

Fazla zorlanmamış, olabildiğince basit ve sade tutulmuş hatlar, akıcı çizgiler ve araç üzerinde neredeyse tek bir “düz” çizginin olmaması, Model S’in teknoloji ve gelecekçilik iddiasına çok uygun. Aynı sadelik iç mekanda da devam ediyor, ancak ne yalan söyleyeyim, konsolu oluşturan, evde kullandığım 19 inçlik monitörle aşık atabilecek büyüklükteki ekran biraz tuhaf hissettirdi. Aslında çok mantıklı, zira, tıpkı akıllı telefonlardaki gibi, ihtiyaca göre tuşların ve grafiklerin belirdiği, her bir işlev için farklı ve pratik arayüzlerin yer aldığı büyük bir ekran bu. Yine de, çevirmeli bir dairesel düğmenin sağladığı pratiklikle hiç bir “tuş” yarışamaz. Araca biniş ve inişte hissettiğim ve açıkçası Tesla’da olmasını yadırgadığım şey – belki de test otomobilimize has münferit bir sıkıntıdır – kapıların kapanması sırasında duyduğum metal sesi ve çerçevesiz camların kapı gövdesi içinde bir kaç milim sallandıklarını düşündüren çarpma sesleri. Bu seviyede bir otomobilden, Alman otomobillerinden alışık olduğumuz o tok “plop” sesini beklerdim. Ancak dediğim gibi, bu durum hor kullanılmış test otomobiline özgü bir durum da olabilir.

Elektrikli otomobillerin sürüş özellikleri, benzinli ya da dizellerden alışık olduğumuzdan çok da farklı değil aslında. Motor gücü ve torkunun ilk andan itibaren en yüksek seviyede olması dışında herşey aynı. Ancak bu farklılık da kullanımda hiç bir sorun ya da sıkıntı yaratmıyor. Hatta biraz eğlenmek isterseniz, kesinlikle harika. Aracın ilk hareketi geçtiği andan itibaren max tork ve Hp ayağınızın altında. Aracın 4 tekerden çekişli olması ve dengeli yapısı sayesinde, yola aktarılan gücün yüksekliğine ve abartılı ivmelenmeye rağmen en küçük bir huzursuzluk ya da kopma yok. Sürüşte dikkatimi çeken iki temel konudan biri, direksiyonun biraz fazla ağır oluşu; üstelik bu ağırlığına karşın yol yüzeyi hakkında çok da net bir bilgilendirme sağlamıyor. İkinci konu ise, ayak gazdan çekildiğinde aracın frene basılmış gibi yavaşlaması. Geleneksel araçlarda ayak gazdan çekildiğinde kompresyonun (motor freni) aracı yavaşlatmasına aşinayız, ancak Tesla’da bu yavaşlama alışık olduğumuzun çok çok üzerinde. Gaz predalından ayak çekildiği an elektrik motorları dinamo gibi çalışmaya başlayıp aracı şarj ediyor, bu da rotorun dönme yönünün aksi yönde bir manyetik kuvvet oluşturuyor, yavaşlamanın sebebi bu. Günlük kullanımda herhangi bir sorun ya da sıkıntı yaratmayan bu durum, ancak araç kullanırken çok detaycı olan ve aracı sürekli dinleyen / hisseden sürücüler için dikkat çekici olabilir. Elon Musk’ın en başarılı adımlarından biri diyebileceğimiz Model S için sonuç yorumum; elektrik teknolojisi ve çevreciliğin öncülerinden biri olan araçta, otomobil kullanma zevkinin ve sürüş dinamiklerinin biraz ihmal edilmiş olduğu. En azından benim kullandığım araçtan aldığım his oydu.

Yazar-Gökçer Alp

Son Haberler

82,03 dolardan işlem gördü…

Petrol fiyatları, Orta Doğu'daki gerginliğin azalmasıyla yaklaşık bir ayın en düşük seviyelerine geriledikten sonra, yatırımcıların kâr alımları ve önümüzdeki...

Diğer Haberler