Güncel verilere göre Türkiye’de toplam kayıtlı araç sayısı 31 milyon 976 bin 478’e ulaştı. 2025 yılı haziran ayı itibarıyla bu araçların 245 bin 205’ini elektrikli araçlar oluşturuyor. Trafikte her geçen gün daha fazla elektrikli araç görmek mümkün. Her ne kadar tüm araçlar benzer işlevlere ve güvenlik sistemlerine sahip olsa da, elektrikli araçların insan sağlığı üzerinde fark edilmesi zor bazı etkileri olabilir. Elbette her ulaşım aracında olduğu gibi başta emniyet kemeri kullanımı olmak üzere gerekli güvenlik önlemlerinin alınması hayati önem taşır. Ancak tüm önlemler alınmış olsa bile, Prof. Dr. Yavuz Selim Yıldırım’a göre elektrikli araçlarla yapılan yolculuklarda bazı kişilerde bulantı, kusma, baş dönmesi, terleme, panik hissi ve huzursuzluk gibi belirtiler yaşayabilirsiniz. Üstelik Fransa’da yapılan bir araştırmaya göre yaşanan problemler bu belirtilerle de sınırlı kalmayabiliyor.
Elektrikli araçların hayati kazalara karışmasında etkili olduğu öne sürülen rejeneratif frenleme teknolojisinin, hareket hastalığı yani motion sickness (MS) olarak bilinen rahatsızlıkla da ilişkili olabileceği iddia ediliyor. Peki ama elektrikli araçları akaryakıtla ya da LPG ile çalışanlardan ayıran fark ne? Bir otomobilin insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratması mümkün mü? TÜBİTAK Sağlık Bilimleri Araştırma ve Değerlendirme Grubu Üyesi, Ulusal Türk Yapay Organlar ve Destek Sistemleri Derneği Başkanı, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları (KBB)-Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Cem Devge ve KBB Uzmanı Prof. Dr. Yavuz Selim Yıldırım tüm detayları anlattı.
Trafikteki her 1000 otomobilden 15’inin elektrikli olduğu göz önüne alındığında, bu araçlarla her gün binlerce insanın seyahat ettiği anlaşılıyor. Elektrikli araçlar, diğer motorlu taşıtlara kıyasla önemli bir fark sunuyor. Bu fark, ilk bakışta bir avantaj gibi görünse de insan sağlığı üzerinde bazı olumsuz etkiler doğurabilir. Elektrikli araçların neredeyse tamamen ‘pürüzsüz’ bir yolculuk sunması ise bu konuda yeni soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Çünkü geleneksel araçlarda hissedilen titreşim, sarsıntı ve motor gürültüsü, elektrikli araçlarda büyük ölçüde ortadan kalkmış durumda. Prof. Dr. Cem Devge bu durumu, “Rahatsızlığın temel nedeni, elektrikli otomobillerin benzersiz sürüş özellikleri gibi görünüyor. Geleneksel arabaların aksine, EV’ler daha pürüzsüz bir sürüş sağlayarak daha az titreşim ve gürültü üretir. Bununla birlikte, aynı pürüzsüz sürüş özelliği, beyin için hareket hastalığını tetikleyebilen duyusal ipuçlarının eksikliğine yol açar. Yolcuların bedenleri, motor gürültüsü veya yoldan gelen titreşimler gibi tanıdık işitsel ve dokunsal sinyallerin yokluğuyla hareket hissini uzlaştırmak için mücadele eder. Duyusal girdiler arasındaki bu uyumsuzluk, bulantı, baş dönmesi ve rahatsızlığa neden olabilecek karışıklığa yol açar. Ek olarak elektrikli araçların, özellikle güçlü motorlara sahip olanlarının anlık ivmesi ve yavaşlaması, yönelim bozukluğu hissini daha da kötüleştirerek yolcuların ‘hareket hastalığı’ belirtileri yaşama olasılığını artırabilir” açıklıyor. Peki bu belirtiler tam olarak ne ve ‘hareket hastalığı’nın temelinde hangi faktörler yatıyor?
Prof. Dr. Cem Devge : “Taşıt tutması, bilinen diğer adıyla hareket hastalığı, denge sistemindeki uyumsuzluklardan kaynaklanır. Denge sistemimiz iç kulaklardaki denge merkezleri, gözler, beyincik, kas ve kemiklerimizden gelen derin duyumuza (somatosensör) ait bilgiler tarafından oluşturulur. Tüm bu yapılardan sinirsel ağlar yoluyla beynimize gelen bilgiler milisaniyeler içinde yorumlanarak dengede kalmamızı sağlar. Bu sistemi oluşturan söz konusu yapılardan gelen uyarıların ve bilgi akışının farklılaşması, hareket hastalığına ve denge bozukluklarına neden olur. Özellikle uzun yolculuklar sırasında karşılaşılan bu durum, beynimiz tarafından hareketlerimizin algılanmasındaki çelişkiler nedeniyle ortaya çıkar. İç kulaktaki vestibüler sistem ile görsel sistem arasında tutarsızlık oluştuğunda, beyin bu duruma tepki gösterir. İç kulaktan, gözlerden ve somatosensör sistemden gelen sinyaller arasındaki çelişkiler, beyinde duyusal çatışmaya neden olur. Bu çatışma hareket hastalığının temel nedenini oluşturur. Sonuç olarak kişi bulantı, kusma, terleme ve baş dönmesi gibi belirtilerle karşılaşabilir.”
Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, elektrikli araçlardaki yolcuların, benzinli araçlarda seyahat edenlere kıyasla yüzde 30 oranında daha fazla hareket hastalığı yaşadığını ortaya koydu. Çalışmada elektrikli, hibrit ve içten yanmalı motorlara sahip araçlar dahil olmak üzere çeşitli taşıt türlerinde, 500’den fazla katılımcıdan elde edilen veriler analiz edildi. Elde edilen sonuçlar, daha önce Fransa’da yapılan benzer bir araştırmayla da örtüşüyordu. Peki ama bu rahatsızlığa yol açan faktörler tam olarak nerede ortaya çıkıyordu? Prof. Dr. Cem Devge’ye göre aslında elektrikli araçların çeşitli hastalıklara neden olabilecek potansiyele sahip olması sadece hareket kaynaklı değil. Devasa araç pilleri, sağlık açısından tehlike saçıyor olabilir!
“Elektrikli araçta (EV) hareket hastalığına yol açan tek şey olarak, EV’nin diğer araçlardan farklı şekilde hareket etmesi gibi fiziksel nedenler üzerinde durulmuş. Aslında, sürücü ve yolcular devasa pillerin üzerinde oturuyor. Her ne kadar araç içindeki elektromanyetik alan güvenlik limitlerinin altında dense de, bu limitlerin çok yüksek olduğunu belirtenler de var. Diğer yandan elektromanyetik (EM) alanların biyolojik dokular ve insanlar üzerindeki etkilerini inceleyen sınırlı sayıda çalışma var ve bunların hemen tamamı EM alanların kısa dönemdeki etkilerini incelemiş. Uzun dönemde EM alanlara maruz kalmanın -güvenlik limitinin altında olsa bile- doğuracağı sonuçları inceleyen tek bir çalışma yok. Elektrikli araç kullanımı sırasında oluşan hareket hastalığı için, bu araçların limiti geçmiyor dedikleri EM alan şiddetleri, aracın hızlanmasında ve frenleme sırasında pik yapıyor. İç kulağımızdaki vestibüler sistemde bulunan dengeyle ilgili kristalleri, demir içerir ve dolayısıyla bu taşlar ferromanyetik özelliktedir. Yani manyetik alandan etkilenirler. Mesela kuşlar da yönlerini, yerkürenin manyetik alanına göre bu taşlar yardımıyla bulurlar. Dolayısıyla EV’nin hızlanması ve fren yapılması sırasında oluşan hareket hastalığı, sadece fiziksel hareketlerden kaynaklanmayabilir.”
Prof. Dr. Yavuz Selim Yıldırım, yalnızca ulaşım araçlarının değil, birçok teknolojik cihazın da benzer rahatsızlıklara yol açabileceğini söylüyor. Konuyla ilgili olarak Prof. Dr. Yıldırım, “Elektromanyetik dalga yayan cihazlar kişilerde baş ağrısı, huzursuzluk, halüsinasyon, sinirlilik ve uyku problemleri gibi şikâyetlere neden olabilir. Bu durum, merkezi sinir sistemi üzerinde uyarıcı bir etkisi olmasından kaynaklanır. Ancak bu cihazlar hayatımızı kolaylaştırdığı için birçoğundan vazgeçemiyoruz. Yine de kullanım sıklığı azaltılabilir ve şikâyetleri yoğun yaşayan kişiler çeşitli önlemler alabilir. Özellikle bluetooth kulaklıklar veya yüksek ekran parlaklığı nedeniyle rahatsızlık hissedenler için dijital cihazlardan uzaklaşmak rahatlama sağlayabilir” diyor.
Her ne kadar teknolojinin gelişmesiyle birlikte yeni hastalıklar ortaya çıkıyor veya bazı rahatsızlıklar artış gösteriyor olsa da, aynı teknoloji bu sorunların üstesinden de gelebilir mi? Prof. Dr. Cem Devge, bu noktada özellikle elektrikli araçlarda yaşanan yol tutması (hareket hastalığı) durumuna dikkat çekerek, bu konuda araştırmalar yapan Honda’dan örnek verdi.
“Honda mühendisleri, elektrikli araçlarda (EV) görülen bulantıyı, aracın ivmelenmesinde yeni ayarlamalar yaparak azaltmayı hedefliyor. Bu doğrultuda, beyinlerimizin elektrikli araçla seyahat ederken aldığı sinyalleri nasıl işlediğini anlamaya çalışmak büyük önem taşıyor. Diğer yandan hareket hastalığı; aracın yapısı, sınırlı görüş alanı ve yolculuk sırasında sık sık değişen hız ve yön gibi etkenler nedeniyle artış gösterebilir. Bu durum, vestibüler sistem (denge sistemi) ile görsel sistem arasında çelişkilere neden olur. Yolcuların önlerini görememesi ise bu etkiyi daha da kötüleştirebilir. Bu bilgiler doğrultusunda geliştirilen araç tasarımları, hareket hastalığı riskini azaltabilir. Örneğin, iyi bir hava akışı sağlanması, yolculuk konforunu artırırken bulantı hissini de azaltabilir. Nitekim birçok modern elektrikli araç, semptomları hafifletmek amacıyla hava temizleyicileri ve gelişmiş iklim kontrol sistemleriyle donatıldı. Ayrıca daha pürüzsüz bir hızlanma ve yavaşlama süreci, hareket hastalığı riskini azaltmada etkili olabilir. Bu nedenle sürücülerin ani kalkışlardan, sert duruşlardan ve keskin manevralardan kaçınmaları önerilir. Hareket hastalığına karşı hassasiyeti olan bireyler için, doktor kontrolünde kullanılacak ilaçlar, yolculuk öncesi ya da sırasında rahatlama sağlayabilir. Bununla birlikte zencefil takviyeleri de iç kulaktaki denge sisteminin duyarlılığını azaltıcı etkisi sayesinde semptomların kontrolünde yardımcı olabilir.”