Çin, 2000’den beri stratejik sanayi politikasıyla daha rekabetçi hale gelirken, son yıllarda elektrikli araçlarını ABD pazarı ve büyük ölçüde gümrük vergileriyle kapatılmış durumda olduğu için diğer pazarlara, özellikle de Avrupa pazarına sürüyor.
2020’den bu yana Çin’den AB’ye elektrikli otomobil ithalatı keskin bir artış gösterirken, blokta Çin’den yapılan ithalatın önemli ölçüde artmasının Avrupa’daki elektrikli otomobil üretimini rekabetçi bir dezavantaja sokacağından endişe ediliyor
Çin’in kıtada “adil rekabeti” ihlal ettiğine dair iddialar ortaya atılırken, rekabet ihlali de Çinli araçların piyasa değerinin altında satılması, ihracatın sübvanse edilmesi şeklinde gerçekleşiyor. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuralları ise her ikisine de izin vermiyor.
Çin sübvansiyon sisteminin karmaşıklığı nedeniyle, ekonomik olarak gelişmiş rekabet gücü ile devlet sübvansiyonları yoluyla yapay rekabet gücü arasındaki ayrımı yapmak kolay değil.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 13 Eylül’de Çin’den AB ülkelerine ithal edilen elektrikli otomobillere yönelik sübvansiyon soruşturması başlatıldığını açıkladı.
Alman otomobil endüstrisi endişeli
Çin, son yıllarda ABD ile ticaret savaşında gerilimi tırmandırmaktan çekinmediğini gösterirken, Çin’in olası karşılıkları içinde Avrupa ürünlerine yönelik ek gümrük vergileri veya otomobil üretimi için önemli elektronik bileşenlere dair ihracat kısıtlamaları yer alıyor.
Alman basınında yer alan haberlerde, bunun da muhtemelen Çin pazarının beşte birini kontrol eden Alman otomobil üreticilerini sert bir şekilde vuracağı tahmin edildi.
Almanya, Çin’in ihracat için pazar ve kilit emtia kaynağı olarak önemi dolayısıyla geleneksel olarak Pekin’i kızdırmaktan çekinirken, Çin pazarı, Alman otomobil üreticileri için hem satış hem de büyüme açısından önem taşıyor.
Alman şirketleri, küresel pazar için Çin’deki en son teknolojileri geliştiriyor ve test ediyor.
2021 verilerine göre Alman otomotiv üreticileri Volkswagen, Daimler ve BMW, gelirlerinin sırasıyla yüzde 37,2, yüzde 32,2 ve yüzde 31,7’sini Çin’de elde ederken spor ürünleri firması Adidas’ın gelirlerinin yüzde 13’ü, Siemens’in gelirlerinin yüzde 13,2’si ve kimya şirketi BASF’nin gelirlerinin yüzde 15,3’ü Çin’den geliyor.
Kısacası Alman sanayisinde kullanılan ara ürünlerin çoğunluğunun Çin’den geldiği belirtiliyor.
Alman Otomobilciler Birliği (VDA), AB’nin Çin’den AB ülkelerine ithal edilen elektrikli otomobillere yönelik sübvansiyon soruşturmasının tek başına “rekabet edebilirlik sorunlarının” çözümüne katkıda bulunmadığını belirtti. VDA, bunun yerine, politikacıları Almanya ve Avrupa’nın geri kalanında daha iyi rekabet ve iş ortamı koşulları oluşturma çağrısı yaptı.
Alman basınında Alman otomobil sektörünün AB Komisyonu’nun Fransa’nın baskısı altında hareket etmesinden ve bunun Alman ekonomisi için olumsuz sonuçlar doğurmasından şikayetçi olduğu belirtildi.
Çin, AB’nin planını “bariz korumacılık” olarak nitelendirdi
Çin hükümeti, AB’nin Çin’in elektrikli otomobillerine yönelik sübvansiyon karşıtı soruşturmasını eleştirirken bunun ilişkiler üzerinde olumsuz etkisi olacağı konusunda uyardı. Çin Dışişleri Bakanlığı, 14 Eylül’de AB’nin planını “bariz korumacılık” olarak nitelendirdi. Bakanlık, bunun “Çin ile AB arasındaki ekonomik ve ticari ilişkileri bozacağı” uyarısında bulundu.
Çin Ticaret Bakanlığı ise Çin’in elektrikli araç endüstrisinin rekabet gücünü çok çalışarak elde ettiğini, AB dahil tüketiciler tarafından tercih edildiğini ve iklim değişikliğiyle mücadeleye ve Avrupa Birliği de dahil yeşil dönüşüme önemli katkılarda bulunduğunu belirtti.
“Çin’in nasıl tepki vereceğini görmemiz gerekecek”
Alman Ekonomi Enstitüsü (IW) Küresel ve Bölgesel Pazarlar Kümesi Başkanı ve ticaret politikası uzmanı Jürgen Matthes, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çin’in sübvansiyonlarla DTÖ kurallarını ihlal etse de bunun kanıtlanmasının zor olacağını söyledi.
AB’nin Çin’e karşı sübvansiyon soruşturmasının sübvansiyonların ayrıntıları hakkında daha fazla bilgi edinme amacı taşıdığını belirten Matthes, “Her durumda, sanayi sübvansiyonlarına ilişkin DTÖ kurallarında önemli boşluklar bulunmakta. Bu kuralların reformu Çin tarafından devamlı engellendi.” ifadesini kullandı.
AB ile Çin arasında ciddi bir ticari çatışmanın olup olmadığı konusunda ise Matthes, “Çin’in nasıl tepki vereceğini görmemiz gerekecek. AB’nin sübvansiyon karşıtı aracı, eşit şartlar oluşturmayı amaçlayan bir araç. Çin’in geniş tabanlı sanayi politikasıyla desteklenen Çinli firmaların dünya pazarına girmesi küresel rekabeti bozuyor. Çin karşı önlemlerle tepki verebilir, ancak uzun vadede bunun Çin’in şu anda sıkıntılı olan ekonomisine yardımcı olması pek olası değildir.” değerlendirmesinde bulundu.
Ticaret hacmi 856 milyar avro
Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerine göre, AB-Çin arasındaki ticaret Kovid-19 pandemisi döneminde hızla büyüyerek 2020’deki yıllık yüzde 4,6’lık büyümeden 2021 ve 2022’de yıllık yüzde 20’nin üzerinde bir büyümeye ulaştı.
AB’nin Çin’le toplam ticaret hacmi 2021’de 695,5 milyar avro olurken, 2022’de 856,3 milyar avroya ulaştı. Bu da AB’nin toplam ticaretinin yaklaşık yüzde 15,3’üne denk geldi.
Çin’den 2022’de toplam ithalat 626 milyar avroya ulaşarak AB’nin tüm ithalatının yüzde 20,8’ini oluştururken, Çin, 230 milyar avro ile ABD ve İngiltere’den sonra AB ihracatı için üçüncü sırada. Çin’e ihracat 2022’de AB’nin toplam ihracatının yüzde 9’unu oluşturdu.