Yazar | Laçin MODIRI
Tarihteki ilk otomobilinin hangisi olduğunu söyleyebilmek zor olsa da Karl Benz tarafından 1886’da çıkan ve ilk içten yanmalı motora sahip Benz Patent Motorwagen ilk otomobil olarak kabul edilir. 1807’de Niepce Kardeşler tarafından geliştirilen bir motor prototipin üzerinde yapılan değişiklikler sonucunda ise Rudolf Diesel tarafından geliştirilen Dizel motor ortaya çıkmıştır. İlk dizel araba ise 1930’larda Daimler-Benz tarafından üretilen Bosch enjeksiyon motorlu arabalardır. İlk araba olarak kabul edilen Benz Patentli Motorwagen’dan tam 51 yıl önce ilk elektrikli motora sahip araç Davenport tarafından Amerika Vermont’ta icat edilir. Aynı dönemde 1832-1839 yılları arasında İskoçya’nın Aberdeen şehrinde, bir başka elektrikli araç, Robert Anderson tarafından icat edilir.
1897 yılına gelindiğinde elektrikli arabalar oldukça popülerdirler ve ilk elektrikli taksiler New York caddelerinde yerini alır. Aynı yıl Connecticut’ta Pope İmalat Şirketi, ilk büyük ölçekli Amerikan elektrikli otomobil üreticisi olur. 1900 yılına gelindiğinde elektrikli araçlar altın çağını yaşamaya başlar. Amerika Birleşik Devletleri’nde üretilen arabaların yüzde 28’i elektrikle çalışıyor ve elektrikli otomobiller New York, Boston ve Chicago gibi şehirlerdeki tüm araçların yaklaşık üçte birini oluşturuyordu. Elektrikli arabalara olan talep benzinli arabalardan daha fazla idi. Zira benzinli araçlarda meydana gelen, titreme, gürültü ve ses problemi elektrikli araçların tercih edilmesine sebep oluyordu. Ancak 1908 yılında Henry Ford, seri üretime aldığı yeni benzinli araba olan Model T’yi tanıttı. Ford’un yaptığı bu hamle yalnızca Amerikan otomobil pazarını tamamıyla değiştirmedi, otomobilin yapısını yüzyıldan fazla sürecek bir biçimde etkiledi. Aynı aracın Edison tarafından geliştirilen yeni bir elektrik motoru ile modern bir aracı olarak öne çıkmış olmasına karşın içten yanmalı motora sahip aracın menzilinin daha uzun olmasıve benzine ulaşımın daha kolay olması gibi bir dizi sebepten dolayı içten yanmalı araç daha popüler olmuştur.1912 yılında çok popüler olan elektrikli araçların yerini, seri üretimde imal edildiği için daha uygun olan benzinli araçlar alır ve artık içten yanmalı motorların egemen olduğu bir otomobil sektörü oluşur. Oysaki İçten yanmalı motorların üstünlüğü ele geçirmesinden önce, elektrikli otomobiller birçok hız ve mesafe rekoruna sahiptiler. Aynı zamanda daha çevreci, kullanım açısından kolay ve konforlu idiler. Elektrikli motor ile aynı dönemde ortaya çıkmasına karşın Tahmin edilebileceği gibi pek çok ekonomik ve politik nedenden ötürü içten yanmalı motorun popüler olması ve elektrikli motorların rafa kaldırılması çok şaşırtıcı değil.
Ancak içten yanmalı motorların üretime başladığı yıllarda dünya nüfusunun günümüzdeki nüfusun 8/1 kadar yani 1 milyar kadar olduğunu ve otomobile sahip olabilen insan sayısının azlığı ve günümüzdeki rakamlar göz önüne alındığında artık 2020 yılında nüfusu 8 milyara yaklaşan günümüz dünyasında içten yanmalı motorların hele de dizel motorların artık yeri olmadığı düşüncesindeyim. Günümüzde otomobiller dünya enerji tüketiminin ve karbondioksit(co2) salınımının %26 sına sebep olmaktadır ki bu endüstri sektöründen sonraki ikinci en büyük tüketim ve salınımdır. Küresel ısınmanın etkilerinin iyide iyiye hissedildiği, çevre kirliliği kaynaklı hastalıkların arttığı günümüzde artan nüfus da göz önünde bulundurulduğunda bu durum sürdürülebilir değildir. Esasında bu durum 1960’lardan itibaren özellikle hava kirliliği sorununun baş göstermesi ile 1970’lerde çevreye daha az zarar vermesi nedeniyle elektrikli araçlar yeniden gündeme alınmasına sebep olmuştur.1973 yılında çıkan OPEC Petrol Krizi nedeniyle benzin fiyatlarının artması, benzinli araçlara alternatif arayışının ortaya çıkmasına neden oldu ve bu dönemde elektrikli araçlar konusundaki çalışmalar yeniden hız kazanmış,1974 yılında Vanguard-Sebring’in30 milin üzerinde bir hıza ve 50 kilometrelik sürüş kapasitesine sahip CitiCar’ı ortaya çıkmıştır. 1975 yılına gelindiğinde, şirket ABD’deki altıncı büyük otomobil üreticisi arasında yerini alsa da sadece birkaç yıl sonra lağvedilmiştir.
1990’larda Temiz Hava Yasası Değişikliği ve Enerji Politikası Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile elektrikli araçlar yeniden gündemde yerini almaya başlarken, bu alanda yapılan yatırımlara da destek verildi.General Motors “dünyanın en verimli üretim aracı” olarak adlandırılan EV1’in üretimini tamamladı. 1996 yılında yalnızca kiralanan 1.117 adet araç, sadece California, Arizona ve Georgia’dakilerin kullanımına sunuldu. Araç beğenilmesine karşın belirli bir süre sonra kiralama sürelerinin dolması gerekçesi ile toplatılarak, hurdalığa atıldı. Elektrikli araçların şarj ve batarya sorunu sebebiyle alternatif olarak hibrit otomobiller gündeme gelmiştir. 1997 yılında Toyota tarafından dünyanın ilk ticari olarak pazarlanan ve seri üretilen hibrit otomobili Prius’u üretmesiyle bu alanda yeni bir devir açılmıştır. Üretildiği ilk yıl yaklaşık 18.000, Global satışa sunulduğu yıl ise 50.000 adet satılmıştır. Toyota’nın bu hamlesini takiben 1997-2000 yılları arasında Honda’s EV Plus, G.M.’s EV1, Ford’s Ranger pik up EV, Nissan’s Altra EV, Chevy’s S-10 EV ve Toyota’s RAV4 EV gibi modelleri büyük otomobil imalatçıları tarafından üretildi. 2006 yılında elektrikli araç konusunda Tesla devrim sayılabilecek bir adım atmıştır. Tesla diğer elektrikli araçlardan farklı olarak, tek sefer şarj ile 200 kilometre gidebilecek şekilde tasarlamış ve 2011 yılında Tesla’nın Roadster adıyla piyasaya sürdüğü model ile 240 kilometre menzile ulaşmıştır.Bu araç kendi segmentindeki araçlarla kıyaslandığında açık ara üstünlüğü ile göze çarpmaktaydı. Örneğin Bugatti Chiron’dan daha hızı, menzili daha uzun ve fiyatı da neredeyse 12/1 i kadardı. Elektrikli araçlar, içten yanmalı motorlu araçlara göre performansında, gürültü ve titreşimde, vites değiştirmede, verim ve sürüş keyfi gibi birçok yönlerden üstündür. Özellikle CO2 emisyonu ve yakıt tüketimi açısından alternatifsizdir. Ayrıca elektrikli araçlar basit yapıları, güvenirliği ve yüksek verime sahip olmalarından dolayı klasik içten yanmalı motorlu araçlara göre önemli avantaja sahiptirler. Çünkü elektrikli bir aracın motorunda sadece beş hareketli parça varken, içten yanmalı motoru sahip araçta yüzlerce parça bulunmaktadır. Ancak, elektrikli araçların bataryalarının hala uzun sürede şarj olması, yeterli şarj istasyonlarının olmaması ve yeteri kadar uzun mesafe gidememeleri içten yanmalı motorların hala popülaritesini korumasına sebep olmaktadır. Ancak son yüzyıldaki tüm ar-ge nin içten yanmalı motorlara ayrıldığını ve yalnızca birkaç yıldır elektrikli motorlara yöneldiğini düşünürsek batarya alanında yapılacak olan çalışmalar ile daha verimli ve daha düşük maliyetli üretimler gerçekleşecek ve elektrikli araçların yaygınlaşması kaçınılmaz olacaktır. Bu noktada Hibrit araçlar içten yanmalı motor kullandığından tam bir çözüm olmamakla beraber elektrikli otomobillerin gelişim sürecinde önemli bir alternatif haline gelmiştir. Diğer alternatif çevreci motorların gelişiminin ve veriminin düşük olması da bu alternatifi güçlü kılmaktadır. Bir Toyota Corolla kullanıcısı ve hem benzinli hem de hibrit modelini denemiş biri olarak da hibrit versiyonunu kesin bir şekilde tercih edeceğimi belirtmek isterim.Ülkemizde olmasa da özellikle Avrupa ve A.B.D. hibrit ve elektrikli araçlara vergi indirimi ve ücretsiz park gibi ciddi teşvikler söz konusudur. Geç de olsa hükümetler bu konuda üstlerine düşeni yaparak insanların çevreci araçlara yönelmeleri konusunda çalışmalar yapmaktadırlar. Bu konuda en iyi örnek kuzey Avrupa ülkesi Norveç olmuştur. Norveç’te satılan tüm otomobillerin yüzde 42,4’ünü elektrikli araçlar oluştururken bu alanda dünyada lider konuma gelmiştir. Bu konuda en göze çarpan şehirlerden biri ise Avrupa’nın hava kirliliği konusunda en sorunlu şehirlerinden olan Amsterdam’dır. Amsterdam’daki elektrikli araçlar son birkaç yılda sayılarını ciddi miktarda arttırmışlardır ve bu durum hava kirliliğine olumlu anlamda yansımaktadır. Amsterdam şehir konseyi de 2030 yılından itibaren içten yanmalı motorları yasaklamayı planladıklarını duyurdu. Esasında bu plan özellikle pek çok Avrupa ülkesinde ya yasalaşmıştır ya da yasalaşmayı beklemektedir. Ve çocukluğundan beri otomobil tutkunu biri ve aynı zamanda doğa ve insanı seven ve saygı duyan biri olarak kendimizin, sevdiklerimizin ve dünyanın geleceği için çevre dostu araçların bir zorunluluk olduğu kanaatindeyim.