Yazar: Özgür SUNAY
Küresel sıcaklık 2030’a kadar 1,5 derece artacak.
BM’ye bağlı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) raporuna göre, küresel sıcaklık öngörülenden on yıl önce, 2030’a kadar 1,5 derece artacak.
Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) iklim değişikliğine ilişkin Rapora göre, küresel ısınmanın “korkunç sonuçları” giderek daha belirgin hale gelirken iklimin korunması için gösteriler çabalar ise yetersiz kalıyor.
Raporda, şu ana kadar nadir görülen aşırı hava olaylarının sıklaşacağı değerlendirmesi de yapılıyor. Sıcaklık artışının 1,5 derece ile sınırlandırılması durumunda dahi bu durumun değişmeyeceğine dikkat çekilirken 50 yılda bir görülen aşırı sıcak havanın artık yılda bir görülmesinin olası olduğu vurgulanıyor.
Aşırı hava olayları artacak, Buzullar eriyecek, deniz seviyesi yükselecek
Kuzey Kutup Dairesi’ndeki sıcaklığın dünyanın geri kalan yerlerine göre iki kat daha hızlı arttığının belirtildiği raporda, en iyimser senaryo doğrultusunda dahi 2050’ye kadar bölgedeki buzulların tamamının erimiş olacağına dikkat çekiliyor.
Ayrıca küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılması durumunda dahi deniz seviyesinin yüzlerce veya binlerce yıl içinde iki, üç metre, hatta daha fazla yükseleceği vurgulanıyor.
Raporun sonuçlarını değerlendiren BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, fosil enerjiler için “cenaze çanları çaldığını” söyledi.
Dünya 1,5 derece ısınırsa ne olur?
Sıcak hava dalgaları, sel felaketleri, kuraklık ve yangınlar artıyor. Bilim insanları bu konuda hemfikir, küresel ısınmada orman yangınları, kuraklıklar, sel felaketler gibi doğal afetleri hem sıklaştırıyor hem de şiddetlendiriyor. 1,5 derece ve daha fazla artış, bu tür etkileri daha da kötüleştireceği kesin.
Küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırmanın tek yolu emisyonları 2030’a kadar yarıya indirmek ya da sıfırlamak olacaktır.
Emisyon azaltımına yönelik en iddialı adımların atıldığı senaryoda dahi ortalama küresel sıcaklık artışının gelecek 20 yıl içinde 1,5 dereceye ulaşacağı hatta bu seviyeyi aşacağı tahmin ediliyor.
Kuzey Amerika, Avrupa, Avustralya, Latin Amerika, Afrika’nın bazı bölgeleri, Sibirya, Rusya ve Asya’nın da içinde bulunduğu gezegenin büyük bir bölümü sıcak hava dalgalarını içeren aşırı sıcaklara maruz kalacak.
Yaz aylarında yaşanan yangınlar ve seller, insan kaynaklı küresel ısınma sonucu iklim sisteminin değişmesiyle aşırı hava olaylarının seyrine örnek oluşturuyor.
Tüm bunlardan tek bir çıkış yolu var. Ortak Akıl ve Ülkelerin emisyonlarını 2030’a kadar yarıya indirmeleri ile sıfır emisyon yol haritaları planlarının merkezine koymalarıdır.
Tüm ülkelere, hükümetlere, iş dünyasına ve toplumlara mesajımız, iklim değişikliğinin gidişatında belirleyici olan önümüzdeki on yılda kararlarınızı bilime dayalı ve küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefini canlı tutmak üzere olan sorumluluğunuzu benimseyecek şekilde verin. Bunu ancak tüm dünya hep birlikte başarabiliriz.”
Net sıfır emisyon hedefine dayalı yol haritasına sadık kalmak, 2030’a ilişkin iddialı emisyon azaltım hedefleri taahhüt etmek ve uzun vadeli stratejileri öne çıkararak kömüre dayalı elektrik üretimini sonlandırmak, elektrikli araçların piyasaya sürülmesini hızlandırmak üzere harekete geçmek gerekiyor.
“Küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlamak istiyorsak şimdi ya da asla” ifadelerini kullanarak durumun aciliyetini öne çıkarmalıyız.
“Şu anda 2050 ile dalga geçme lüksümüz yok.”
Gezegenin 2,5 derece ile 3,5 derece santigrat derece arasında bir yerde ısınmasına doğru gidiyoruz. Dünya şimdiden 1,1’e ısındı, şu anda 1,2 dereceye yakın.
“Ve gezegendeki hasarların 1,1 derecede neler olduğunu görüyoruz. 1,5 dereceye ulaştığınızı hayal edin – ısındığımız bir derecenin her onda biri bize trilyonlarca dolara mal olacak.”
ABD gibi ülkeler şu anda iklim acil durumu ilan etmeyi düşündüğünü söylüyorlar.
İklim değişikliği, orman yangınlarını körüklemesi muhtemel sıcak ve kuru hava riskini artırıyor. Sanayi çağı başladığından beri dünya zaten yaklaşık 1,1 derece ısındı ve dünyanın dört bir yanındaki hükümetler emisyonlarda net kesintiler yapmadıkça sıcaklıklar yükselmeye devam edecek.
Ford ve General Motor özellikle ABD’de elektrikli araç fabrikalarını kurup yeşil enerjiye geçmek için hızlandırıyorlar. 2021 yılında ise aralarında Türkiye’nin olduğu ve imzaladığı Sıfır emisyonlu araçlara geçiş için küresel mutabakat imzalandı. “Sıfır Emisyonlu Araçlar için Glasgow Mutabakatı” açıklandı.
Türkiye, İngiltere, Hindistan, Kanada, Danimarka, Finlandiya, Norveç ve İsrail’in de aralarında bulunduğu 33 ülke, 40 şehir, Ford Motor, General Motors, Jaguar Land Rover, Mercedes-Benz ve Volvo Cars’ın gibi önemli markaların dahil olduğu 11 araç üreticisi şirket, 27 filo sahibi kuruluş olmak üzere mutabakata 100’ün üzerinde imzacı katılmıştı.
Geçtiğimiz günlerde Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen “Enerji Güvenliği, Temiz Enerji konferansına katılım gösterdim. “Enerji krizinde alınacak kararlar, iklim kriziyle mücadeleyi zor duruma sokmamalı” başlığı da konferansta ön planda idi. Dolayısıyla enerji krizinde alacağımız kararlar, iklim kriziyle mücadelemizi daha da zor duruma sokmaması lazım. Enerji güvenliğini bir anlamda kontrol altına alalım derken, iklim krizini daha da kötü hale getirmemek gerekiyor.
Konferansta konuşmacı olarak yer alan Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü Dr. Fatih Birol ise Avrupa’nın önümüzdeki kış kömür kullanacağı konusuna değindi. Bir yandan doğalgaz, kömür ve petrol fosil yakıtların sonlanmasını isteyen ABD ve diğer büyük dünya ülkeleri ve bir yandan da ukrayna savaşı sebebi ile kömür kullanımı zorunlu gözüken Avrupa.
İşte tam olarak şu anda ilklim krizi ile mücadele ederken böyle bir dünya düzeninin içerisinde kendimizi bulduğumuzu da söylememiz gerekir.
ABD, Biden yönetimi ise; sıfır emisyon ve “Büyük sıfırlama” adını verdikleri iklim krizine en çok bütçe ayıran ülkelerin en başında geliyor. Önümüzdeki günlerde ise yeni bir açıklama yapmaları özellikle Çin, Rusya gibi ülkeler ile beraber ortaklaşa herkesin üstüne düşen görevi mücadelede vermeleri gerektiğinin altını çiziyor.
Tüm bunların yanı sıra sonuç olarak ABD ve Avrupa’da Çin’de dahil olmak üzere çok hızlı bir şekilde petrol bağımlılığından kurtulmak ve araçların salınımlarını sıfırlamak için şarj üniteleri ve alt yapıları ile ülkelerini donatıp hızlı bir şekilde aslında ne gerekiyorsa yapmaktalar. Bu da aslında şu demek oluyor; Dünya beklenenden çok daha kısa bir zaman içerisinde tamamı ile elektrikli araçlara geçiş sağlayacak ve buna da olası bir durumda kesin gözü ile bakılıyor.
Önümüzdeki 8 yıl içerisinde küresel emisyonları yüzde 45 oranında azaltmamız gerektiği gerçeği ile karşı karşıyayız. İklim krizinin kötü etkilerinden kaçınmak istiyorsak 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmamız gerekiyor. Eğer şimdi başlamazsak bilim insanları bunun mümkün olamayacağı görüşünde. Çin gezegendeki tüm emisyonların yaklaşık yüzde 30’unu oluşturuyor. Sonra arkasından ABD ve Hindistan geliyor. G20 ülkelerinin tümü ise gezegende tüm emisyon salınımın yüzde 80’ini oluşturuyor.