Test Sürüşü: TESLA MODEL S…

®
Çok Okunanlar

Yeni Renault Clio, 6. Nesliyle Yeniden Sahneye Çıkıyor

Satışa sunulduğu 1990 yılından bugüne, Clio dünya çapında 17 milyon, Türkiye’de ise 600 binden fazla kullanıcıya ulaştı ve hatchback...

PETRONAS Sprinta’nın Marka Kimliği Yenilendi

PETRONAS SPRINTA, Her Sürücünün ‘’Kendi Yolun‘’ söylemiyle Yolculuğunu Kutlayan Cesur Yeni Kimliğini Tanıtıyor... PETRONAS Madeni Yağlar, amiral gemisi motosiklet yağı...

Maceracı Ruhlar İçin Hyundai INSTER Cross Satışta

Hyundai Motor Türkiye, A-SUV segmentindeki kompakt elektrikli modeli INSTER’dan sonra INSTER Cross’u da satışa sunarak elektrikli araç pazarındaki varlığını...

ZF CEO’su Dr. Holger Klein, IAA Mobility 2025’teki değerlendirmesinde

ZF, geleceğin elektrikli, bağlantılı, güvenli otomobil sürüş deneyimini IAA Mobility 2025'te sergiliyor. Şasi teknolojilerinde üretime hazır by-wire sistemleri ve...

Katrin Adt, Dacia’nın CEO’su olarak atandı

Dacia markasının CEO'su olarak atandığını duyurdu. Şirketten ayrılan Denis Le Vot'un yerini alan Katrin Adt, grubun Yönetim Komitesine katılıyor ve...

Gerçek Bir Uzun Yol Testi: 1.000 Kilometrelik Elektrikli Yolculuk

Audi A6 e-tron’un uzun yol performansı, Sportback versiyonunun kullanıldığı ve Danimarka'nın Kopenhag kentinden başlayarak Norveç'in Bergen şehrine uzanan 1.000...

Otomotiv Sanayii Derneği, 2025’in 8 aylık verilerini açıkladı

OSD, bu yılın ocak-ağustos dönemine ait üretim ve ihracat adetleri ile pazar verilerini açıkladı. Buna göre, yılın ilk 8 ayında...

Hemen belirteyim, elektrikli otomobillerle ilgili çok da tarafsız yorum yapabilecek bir editör değilim, zira otomobilin herşeyine kendisi hükmetmeyi seven, bu nedenle otomatik vitesten bile hiç hoşlaşmayan bir sürücüyüm. Özellikle sürekli yavaşlayıp hızlanmak zorunda kalınan bol virajlı inişli çıkışlı dağ yollarında direksiyonla sürekli oynamaktan, hız ve yol durumuna göre vites büyütüp küçültmekten, bunu yaparken de her iki ayağımın sürekli hareket hâlinde olmasından büyük zevk duyan biri olarak, sırf bu yüzden İstanbul-Ankara yolculuklarımda Bolu Dağı rampasını da içeren eski yolu kullanırım.

Otobanda gazı kökleyip 180’le dümdüz gitmenin otomobil kullanmakla zerre ilgisi yok bence. Bu açıdan baktığımda; elektrikli otomobiller benim için otomobil kullanma zevkinin ölüm fermanı! Hem tıpkı otomatik vitesli araçlar gibi sadece gaz ve fren pedallarının olmasına, hem de hızlanmaya eşlik eden lezzetli bir motor sesinin eksikliğine bakıyorum; ben elektrikli otomobil üretsem, yalandan da olsa bir motor sesi eklerim, en azından kabindekilere duyuracak şekilde. Ha nedir; elektrik motorlarının karakteristik özelliği olan devirden bağımsız tork ve güç özellikleri sayesinde, gazı köklediğim an koltuğa yapıştıran ivmelenmeyi ölüm sessizliği içinde gerçekleştirmek de başka bir tatmin, onu da inkâr etmeyeyim. 5 saniye gibi bir sürede gerçekleşen 0-100 km/s hızlanmasının böylesi bir sessizlikle gerçekleşmesi, bir anlamda gelecekte yol aldığımızı ve teknolojinin hiç olmadığı kadar günlük hayatımızda olduğunu hissettiriyor. Neyse, gelelim testimizin “öncü” diyebileceğimiz kahramanı Tesla Model S’e. Öncelikle aracın tasarımı son derece dinamik, enerjik ve sportif. Çerçevesiz kapı camları, liftback diyebileceğimiz eğimli arka kısım, çok sayıda “yay”dan oluşan ve bu hâliyle bir parça Mazda’yı da anımsatan tasarım bence çok zekice.

Fazla zorlanmamış, olabildiğince basit ve sade tutulmuş hatlar, akıcı çizgiler ve araç üzerinde neredeyse tek bir “düz” çizginin olmaması, Model S’in teknoloji ve gelecekçilik iddiasına çok uygun. Aynı sadelik iç mekanda da devam ediyor, ancak ne yalan söyleyeyim, konsolu oluşturan, evde kullandığım 19 inçlik monitörle aşık atabilecek büyüklükteki ekran biraz tuhaf hissettirdi. Aslında çok mantıklı, zira, tıpkı akıllı telefonlardaki gibi, ihtiyaca göre tuşların ve grafiklerin belirdiği, her bir işlev için farklı ve pratik arayüzlerin yer aldığı büyük bir ekran bu. Yine de, çevirmeli bir dairesel düğmenin sağladığı pratiklikle hiç bir “tuş” yarışamaz. Araca biniş ve inişte hissettiğim ve açıkçası Tesla’da olmasını yadırgadığım şey – belki de test otomobilimize has münferit bir sıkıntıdır – kapıların kapanması sırasında duyduğum metal sesi ve çerçevesiz camların kapı gövdesi içinde bir kaç milim sallandıklarını düşündüren çarpma sesleri. Bu seviyede bir otomobilden, Alman otomobillerinden alışık olduğumuz o tok “plop” sesini beklerdim. Ancak dediğim gibi, bu durum hor kullanılmış test otomobiline özgü bir durum da olabilir.

Elektrikli otomobillerin sürüş özellikleri, benzinli ya da dizellerden alışık olduğumuzdan çok da farklı değil aslında. Motor gücü ve torkunun ilk andan itibaren en yüksek seviyede olması dışında herşey aynı. Ancak bu farklılık da kullanımda hiç bir sorun ya da sıkıntı yaratmıyor. Hatta biraz eğlenmek isterseniz, kesinlikle harika. Aracın ilk hareketi geçtiği andan itibaren max tork ve Hp ayağınızın altında. Aracın 4 tekerden çekişli olması ve dengeli yapısı sayesinde, yola aktarılan gücün yüksekliğine ve abartılı ivmelenmeye rağmen en küçük bir huzursuzluk ya da kopma yok. Sürüşte dikkatimi çeken iki temel konudan biri, direksiyonun biraz fazla ağır oluşu; üstelik bu ağırlığına karşın yol yüzeyi hakkında çok da net bir bilgilendirme sağlamıyor. İkinci konu ise, ayak gazdan çekildiğinde aracın frene basılmış gibi yavaşlaması. Geleneksel araçlarda ayak gazdan çekildiğinde kompresyonun (motor freni) aracı yavaşlatmasına aşinayız, ancak Tesla’da bu yavaşlama alışık olduğumuzun çok çok üzerinde. Gaz predalından ayak çekildiği an elektrik motorları dinamo gibi çalışmaya başlayıp aracı şarj ediyor, bu da rotorun dönme yönünün aksi yönde bir manyetik kuvvet oluşturuyor, yavaşlamanın sebebi bu. Günlük kullanımda herhangi bir sorun ya da sıkıntı yaratmayan bu durum, ancak araç kullanırken çok detaycı olan ve aracı sürekli dinleyen / hisseden sürücüler için dikkat çekici olabilir. Elon Musk’ın en başarılı adımlarından biri diyebileceğimiz Model S için sonuç yorumum; elektrik teknolojisi ve çevreciliğin öncülerinden biri olan araçta, otomobil kullanma zevkinin ve sürüş dinamiklerinin biraz ihmal edilmiş olduğu. En azından benim kullandığım araçtan aldığım his oydu.

Yazar-Gökçer Alp

Diğer Haberler

Suzuki Swift 10 Milyon Satış Adedini Geride Bıraktı…

Japon otomotiv devi Suzuki, Kasım 2004’te tanıttığı ve bugün 4. nesliyle yollarda olan Swift modelinde 10 milyonluk küresel satış barajını aştı. Temmuz 2025 itibarıyla...

Alfa Romeo’nun Yeniden Doğan Efsane Modeli 33 Stradale Kuzey Amerika’da

Tarzın ve tutkunun markası Alfa Romeo, efsanevi modeli 33 Stradale’yi, üretiminin 58’inci yılında yeniden yollara çıkardı. Bir efsanenin yeniden doğuşunu simgeleyen Alfa Romeo 33...

Katrin Adt, Dacia’nın CEO’su olarak atandı

Dacia markasının CEO'su olarak atandığını duyurdu. Şirketten ayrılan Denis Le Vot'un yerini alan Katrin Adt, grubun Yönetim Komitesine katılıyor ve yeni görevinde Renault Grubu Büyümeden...

Çin ve Meksika arabalara uygulanan gümrük vergileri konusunda iki kez düşünüyor

Çin, otomobillerinin ithalatına %50 gümrük vergisi getirilmesi olasılığını değerlendiren Meksika'ya sert bir uyarıda bulunuyor. Ticaret Bakanlığı, Orta Amerika ülkesini devam etmeden önce "iki kez düşünmeye"...

Otomotiv Sanayii Derneği, 2025’in 8 aylık verilerini açıkladı

OSD, bu yılın ocak-ağustos dönemine ait üretim ve ihracat adetleri ile pazar verilerini açıkladı. Buna göre, yılın ilk 8 ayında toplam otomotiv üretimi geçen yılın...

Otokar’dan Premium Pick-up: Tunland V9

Türkiye'nin öncü otomotiv üreticisi Otokar, hızlı bir başlangıç yaptığı pick-up pazarındaki başarısını, ailenin yeni üyesi Foton Tunland V9 ile daha da ileri taşımayı planlıyor....

Gerçek Bir Uzun Yol Testi: 1.000 Kilometrelik Elektrikli Yolculuk

Audi A6 e-tron’un uzun yol performansı, Sportback versiyonunun kullanıldığı ve Danimarka'nın Kopenhag kentinden başlayarak Norveç'in Bergen şehrine uzanan 1.000 kilometrelik rotada, farklı zemin ve...