Dr. M. Emre Erdem – İstanbul Bilgi Üniversitesi – Makine Mühendisliği Fakültesi Öğretim Görevlisi…
“Son yıllarda üretimde güvenlik ve hassasiyet amaçlarıyla robotik üretim hatları giderek yaygınlaşmaktaydı. Gelecekte otonom sistemlerin ve robotik uygulamaların çok daha geniş bir yelpazede karşımıza çıkacağını, sadece üretim alanında değil, günlük hayatın bir parçası olmaya başlayacağını düşünüyorum.”
Global otomotiv sektöründe sizce ne gibi yenilikler ve yeni teknolojiler söz konusu?
Otomotiv sektöründe günümüzde iki büyük trend var: Bunlardan ilki alternatif enerjili/yenilenebilir enerjilerin kullanımı. Söz konusu durum paralelinde, sadece otomotiv üreticileri ve yan sanayi değil aynı zamanda klasik yakıt ikmal konsepti de önemli ölçüde değişime uğrayacak gibi görünüyor. İkinci büyük trend ise, yapay zekânın otomotiv sektörüne entegrasyonu. Bu iki trend, önümüzdeki 20 sene boyunca kullanıcıların yaşam alışkanlıklarında büyük değişiklikler meydana getirirken, aynı zamanda önemli teknolojik gelişmelerin de çıkış noktası olacak.
Yeşil mutabakat ve sınırda karbon uygulamaları ile Avrupa ülkeleri tarafından açıklanan “Fit for 2055” için neler düşünüyorsunuz?
Günümüzdeki en popüler eğilimlerden biri olarak çevreye duyarlı teknolojilerden bahsedebiliriz. Otomotiv sektörünün yeşil dönüşüme Avrupa Birliği’nden gelen cevabının da “Fit for 55” olduğunu gördük. Bilindiği gibi Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği, 2030 yılına kadar EU egzoz gazları emisyonlarını (özellikle sera etkisi sebebiyle CO2 gazını) en azından yüzde 55 oranında düşürmek ve nihai hedef olarak da 2050’ye gelindiğinde otomotiv endüstrisinin iklim değişimlerine etkilerinden tamamen arındırmak için belirledikleri “Fit for 55” hedeflerini oldukça ciddiye alıyorlar. Bu derecede yüksek oranda bir değişimi çok kısa bir sürede zorunlu kılması nedeniyle inovatif ve sürdürülebilir teknolojilere milyarlarca euro değerinde yaptırımlar uygulamayı planladıklarını açık olarak ifade ediyorlar. Bu durumun yerli otomotiv sanayi için büyük bir fırsat olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle Türkiye otomotiv sektöründeki firmaların tecrübesi ve yetenekleri, sahip oldukları yetişmiş iş gücü, her kademeden donanımlı ve tecrübeli teknik personelin mevcudiyeti ve bunlara ek olarak üniversitelerimizde yapılan ar-ge çalışmaları oldukça değerli. Bu sayede dünyaya entegre olarak yetişmekte olan yeni nesillerin katılımıyla Türkiye’nin bu büyük değişim fırsatından önemli ölçüde faydalanabileceğini düşünüyorum.
Çevreci araçlarla ilgili dünyada ne gibi gelişmeler oluyor? Çevreci araçların karbon salımının azaltılmasındaki rolü sizce nedir?
Uzun zamandır otomotiv sektöründe içten yanmalı motorların yaydığı egzoz gazları emisyonlarının azaltılması ile ilgili rutin çalışmalar devam etmekteydi. Fakat özellikle 2020’den sonra bu alanda sadece klasik yöntemlerle ilerlemenin yetmediği görülmüş olmalı ki, çevreci teknolojilere geçiş konusunda daha güçlü ve hızlı hedefler koyulmaya başlandı. Fit for 55’in bunlardan biri olduğunu söyleyebilirim.
“Doğa haricindeki her şey, insan inovasyonunun başarısıdır”
İnovasyonu nasıl tanımlarsınız? İnovatif düşünmek ve hayat geçirmek için şirketlere önerileriniz nelerdir?
İnovasyon alanında etkili olmak isteyen şirketlere verebileceğim en doğru tavsiye belki de yeni kavramlardan, yeni trendlerden ya da konseptlerden korkmamalarıdır. Zira günümüzde yeniden popülerleşen inovasyon kavramı aslında insanın doğayla mücadelesi kadar eskidir ve aslında bizler atalarımızdan miras kalan inovatif yeteneklerle dünyaya geliyoruz. Bugün çevremizde doğa haricindeki her şey, insan inovasyonunun başarısıdır.
Dünyada inovasyon konusunda neler yapılıyor? Başı çeken ülkeler ve faaliyetleri nelerdir? Geleceği şekillendireceğini düşündüğünüz önemli projelerden bahseder misiniz?
Sanatın, bilimin ve mühendisliğin tüm eserleri insanın inovatif zekâsının bir ürünüdür, dünyadaki yeni inovatif alanlardan bahsedebiliriz. Alternatif enerjili araçlar ile çevreyi koruyan teknolojiler bu alanların başında geliyor. İkinci önemli alan ise yapay zekâ olacak gibi görünüyor ve bunlarla bağlantılı, hatta birlikte düşünecek olursak otonom sistemlerin hayatlarımıza gireceğini söyleyebiliriz. Örneğin son yıllarda üretimde güvenlik ve hassasiyet amaçlarıyla robotik üretim hatları giderek yaygınlaşmakta idi. Gelecekte otonom sistemlerin ve robotik uygulamaların çok daha geniş bir yelpazede karşımıza çıkacağını, sadece üretim alanında değil, günlük hayatın bir parçası olmaya başlayacağını düşünüyorum.
Otomotiv sektörü ve inovasyon hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz? Globalde ve Türkiye özelinde otomotiv sektörü inovasyon konusunda ne yapıyor, sizce yapılması gerekenler nelerdir?
Yeşil dönüşümün öneminden bahsedebiliriz. Büyük geleneksel otomotiv üreticileri de bu değişim rüzgarının ne kadar güçlü olduğunu artık görüyor ve bu değişime direnmek yerine, değişimi fırsat olarak değerlendirip eskiden sadece konsept olarak denedikleri çevreci teknolojileri artık daha cesur kararlar ile ortaya koyuyorlar. Bu alanda da liderlik yapmak istediklerini açıkça ifade ettiklerine şahit oluyoruz. Bu sayede yıllardır sadece araştırma alanında kalmış alternatif enerjili araç projeleri teker teker seri üretime hazır halde ortaya çıkmaya başlıyor. Türkiye’deki otomotiv üreticilerinin de bu alanda yenilikçi mühendislik projelerine daha fazla önem vermeye başladığını memnuniyetle görüyorum. Ülkemizde de yeni ve yerli bir araç projelerinin yapılmakta olmasını dahi, zamanlama ve seçilen alan açısından çok doğru buluyorum. Zira tecrübeli ve genç mühendislerin yeni konseptler ve ürünler üzerinde birlikte çalışmaları, muhakkak ki tecrübeyle dinamizmin yaratacağı sinerji ile dünyanın da büyük bir değişime girdiği bu alanda çok başarılı sonuçlar ortaya koyacaktır. Hatta inovasyon rüzgarına direnen diğer sanayi kollarında da önemli değişimleri tetikleyecektir diye düşünüyorum.
“Sensör ve sensör ağları ile donanmış sistemler, bir tür dijital 5 duyumuz haline gelecek”
Bağlantılı araçların otomotiv ekosistemindeki rolü hakkında neler söylemek istersiniz? Gelişmesi ve yaygınlaşması konusunda ne gibi adımlar atılıyor?
Bağlantılı araçlar, akıllı şehirler, otonom araçlar ve daha nice teknoloji artık hayatlarımıza yavaş yavaş girmeye başladı. Üstelik bu durum, değişimin sadece başlangıcı gibi görünüyor. Internet yaklaşık 30-35 yıldır, IOT (Internet of Things) kavramı ise 10 yıldan fazla zamandır hayatımızda yer alıyor. Ancak bunun yaşam üzerindeki değişimi yavaş yavaş görülüyor. Birleşmiş Milletler, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun yüzde 70’inden fazlasının şehirlerde yaşayacağını öngörüyor, önümüzdeki 20 yılda hayatımızdaki değişimlerin geçmiş 20 yıldan çok daha fazla ve hızlı olacağını söylemek yanlış olmaz. Dolayısıyla sensör ve sensör ağları ile donanmış sistemler, bir tür dijital 5 duyumuz haline gelecek. Ulaşım ve ulaşımda bağlantılı sistemler hayatımızı kolaylaştıracak. Trafik sorunlarından kazaların engellenmesine kadar akla gelebilecek her konuda mühendislerin yeni çözümler geliştireceğine emin olabiliriz.
Otonom sürüş altyapısındaki güncel gelişmeler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mevcut sensörlerin hafiflemesi, hassasiyetlerinin ve çeşitlerinin artması ve üretim maliyetlerinin düşmesi ile donanım problemi kalmadı denebilir. Mobil ağların yaygınlaşması ile bağlantı sorunu da neredeyse çözüldü. Geriye; denemeler ve karşılaşılabilecek hataların tespit edilmesi ve çözülmesi için gereken mühendislik testleri kalıyor ki, çok sayıda firma bu alanda çalışmalarını sürdürüyor. Ancak bu noktada etik konular hala netliğe kavuşmamış görünüyor. Otonom sürüş anlamında donanımları kontrol edilecek yazılımların, ne kadar otonom olması gerektiği ya da yapay zekâ ne kadar bağımsız karar verebilmeli sorularının yanıtları netlik kazanmış değil. Sorun aslında bir mühendislik problemi; zira otonom sistemlerde de öngörülmeyen hatalar olabiliyor ve bu hatalar testlerde fark edilmeyip, kullanım sırasında ortaya çıktığında maalesef sonuçları oldukça üzücü olabiliyor. Bir uçak üreticisi firmanın otomatik pilotundaki iniş kalkış açılarını okuyan ve kontrol eden sensör sistemindeki hata, geçtiğimiz yıllarda çok sayıda uçağın düşmesine ve firmanın bahsi geçen model uçağın sorunlar düzeltilene kadar uçuşlarını durdurmasına sebep oldu. Dolayısıyla mühendislerin olası riskleri tahmin edip ürünleri her türlü koşula karşı test etmeleri ve en riskli durumlara göre geliştirmeleri/optimize etmeleri gerekiyor. Bu da zaman, para ve emek anlamına geliyor.
“Otomotiv sektöründeki değişim devam edecek”
Araç kullanımındaki paylaşım ekonomisi yaklaşımının otomotiv sektörüne ve mobilite kavramına etkisi sizce nasıl olacak?
Araç paylaşımı fikri yeni olmamakla birlikte, işin içine internet uygulamaları girdikten sonra bambaşka bir yapıya büründü. Otomotiv üretiminden bağımsız olarak, bu ve bunun gibi daha pek çok çözümün insan ihtiyaçlarından yola çıkarak internetin avantajını kullanan yeni çözümler sunacağını düşünüyorum. Tamamen otonom araçlara geçildiğinde ise, pazarın şekil değiştirerek temel müşterisinin; otonom araçlar talep eden, çok sayıda paylaşımlı araca sahip büyük firmalar olması olası görünüyor. Bu durum doğal olarak pazarı ve talebi de dönüştürecektir. Bu alanda da mühendislerin önümüzdeki yıllarda çok güzel ve yaratıcı çözümler geliştireceğine eminim.
Otomotiv ekosistemi açısından gelecek öngörünüzü öğrenebilir miyiz?
Otomotiv ekosistemi uzun zamandır inovasyon kavramını unutmuş gibi görünüyordu. Mühendislik alanında bir eksiklik olduğunu kastetmiyorum. Otomotiv endüstrisi kökenli bir mühendis ve akademisyen olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, otomotiv endüstrisi ülkemizde ve yurt dışında mühendislik açısından son derece gelişmiş, çok sayıda yetenekli ve zeki mühendisi bünyesinde barındıran güçlü firmalardan oluşuyor. Ancak uzun yıllardır diğer endüstrilerin çok azının yarışabileceği teknolojik ve mühendislik seviyesine ulaşmış olan otomotiv sektörü, biraz da sahip olduğu bu gücün rahatlığı içinde, inovasyon yeteneklerini ve potansiyelinin küçük bir kısmını kullanır haldeydi. Günümüzdeki yeşil devrim, çevreci teknolojiler, otonom sistemler, internet teknolojileri ve bağlı/bağlantılı sistemlerin ortaya çıkışı otomotiv endüstrisini son 30 yıldır içinde bulunduğu rahatlıktan biraz silkeledi. Bu farkındalığın olumlu olduğunu söyleyebilirim. Gerek AB ve benzeri devlet kurumlarının regülasyonları, gerek otomotiv sektörüne giren yenilikçi firmaların ürünleri; otomotiv sektörünü içinde bulunduğu rahatlıktan uyandırıp, tekrar yeni ve yenilikçi ürünler geliştirmesini sağlayacak. Bu değişimde en çarpıcı örneklerden biri olarak Tesla’nın özellikle 2020-2021 dönemindeki yükselişi gösterilebilir. Öyle ki Tesla’nın, şimdilerde piyasa değerinde düşüş meydana gelse de 2020-2021 arasında, diğer otomotiv firmalarının toplamından daha büyük bir borsa değerine ulaşması, aslında dünyadaki kullanıcıların otomotiv sektöründen ne beklediği konusunda çarpıcı ipuçları veriyordu. Tüketicilerin bariz talebine otomotiv sektörünün köklü firmalarından da cevap gecikmedi. Bu değişim devam edecek ve bu değişimden de dünyadaki ve Türkiye’deki otomotiv ana sanayi ve yan sanayi üreticileri, mühendisler, girişimciler ve nihayetinde kullanıcılar önemli faydalar elde edecekler.