İlk olarak 1908 yılında Ford, parçaların değiştirilebilirliğinde ileri bir düzeye ulaştığında, montaj alanında, işçiler, otomobilden otomobile hareket ediyordu ve daha o zaman uzmanlaşmış işlerle ilgili işbölümü, verimlilikte büyük kazançlar sağlıyordu. Womack et al., bu dönemdeki verimlilik artışlarının 1913 yılında kullanılmaya başlanan hareketli montaj hattının sağladığından daha fazla olduğu kanısındadır.
Ancak, hareketli bant göze çarpan bir değişiklikti ve bu yüzden de üzerinde çok daha fazla durulmuştur. 1913 ve 1914 yılları arasında Detroit’te ve Highland Park fabrikasında, hareketli montaj hattının kullanılmaya başlanması ile oraya çıkan verimlilik kazançları konusunda günümüzde yapılmış olan bir hesaplamayı yansıtmaktadır. Uymayan parçaları uyar hale getirmek için eğeleme ve yerleştirme yöntemi artık tamamen ortadan kalkmış olduğu için 1913 sistemi “eski el zanaatı teknolojisi” olarak tanımlamak doğru olmayabilir. Aslında, Hunshell’in (1984) klasik eseri “Amerikan Sistemi’nden Kitle Üretimine ortaya koyduğu gibi, Ford üretim sistemi henüz hareketli montaj bandı kullanılmaya başlanmadan önce, değiştirilebilir parçaları geliştirmeye çalışarak, önceki çabalardan tamamen farklılaşmıştı.
ABD Ordu Donatım Dairesi’nin Springfield Silah Fabrikası, değiştirilebilir parçalar kullanmaya başlayarak, üretim teknolojisinde gerçekten radikal bir değişime öncülük etmiştir. Bu gelişmenin çağ açan niteliği, o dönemde birçok Amerikalı gözlemcinin yanı sıra, Silah Fabrikasını gezen İngiliz ziyaretçiler tarafından da açıkça anlaşılmıştır. Bunun ötesinde ABD Ordu Donatım Dairesi, değiştirilebilir parçalar teknolojisinin, daha sonraları bu fikrin yaygınlaşmasına katkıda bulunan Colt Ateşli Silahlar Şirketi gibi diğer malzemeciler tarafından da uygulanmasını sağlamak için ayrıca çaba göstermiştir.
Bununla birlikte, ne Springfield Silah Fabrikası’nın ne de herhangi bir on dokuzuncu yüzyıl üreticisinin değiştirilebilir parçalar teknolojisine tam anlamı ile geçememiş olduğu, Amerikalı tarihçiler tarafından açıkça ortaya konmuştur. Aslında Singer (dikiş makineleri), McCormick (biçer döğerler) ve Pope (bisikletlet) gibi firmaların başarısının nedeni, bir zamanlar iddia edildiği gibi, değiştirilebilir parçalar kullanarak kitle üretimi yapmak değildir. Hounshell (1984), diğer dikiş makinesi üreticilerinin Singer’den önce ve daha kapsamlı bir biçimde değiştirilebilir parçalar kullanmaya teşebbüs ettiklerini ortaya koymuştur. Singer bu firmaların rekabetini yeni üretim teknolojileri ile değil, çok önceleri Wedgwood‘un yaptığına benzer biçimde yüksek kalite, pazarlama ve reklam konusunda gerçekleştirdiği yenilikler yardımı ile kırmıştır. Singer bu alanlardaki başarısının bir sonucu olarak kendisiyle rekabet eden ve eski atölye üretimini değiştirebilir parçalar kullanma yöntemine çevirme konusunda çok daha ilerde bulunan firmaların bazılarını ele geçirmiştir. Hem Singer hem de MCCormick, üretim teknolojilerini söz konusu yönde değiştirmek için teşebbüste bulunmakla birlikte, üretimde ortaya çıkan sorunların üstesinden gelemedikleri için, söz konusu dönemde hala büyük ölçüde eski usul atölye üretimine dayanmaktaydılar.
Bunların ve birçok Amerikan şirketinin, değiştirilebilir parçalarla üretim yöntemine geçmek için gösterdikleri çabalar, Ford’dan önce tam anlamıyla başarılı olmamışsa da, söz konusu çabaları tamamen yararsız olarak saymak sa doğru değildir. Rosenberg (1976), bu firmaların ardışık çabalarının küçük ateşli silahlar sanayisinden, özellikle Colt Firearms Manufacturing Company’den doğan Amerikan takım tezgahları, sanayinin gelişmesinde çok önemli bir rol oynadığını açıkça göstermiştir. Gerçekten yeni gelişmekte olan takım tezgahları firmaları, her sanayi dalında ortaya çıkan üretim sorunlarını çözmek için müşterileri ile çok yakın ilişki içinde çalışmışlardır. Bu firmalar böylece, hem metal hem de ahşap işlemedeki, delme, diş açma, kesme, rendeleme v.b. işlemlerde kendi makinelerini önemli ölçüde geliştirmişlerdir. Bu, Lundvall’ın (1985) daha sonra kullanıcı üretici etkileşimi olarak tanımladığı ilişkinin bir başka örneğidir. Sonuç olarak yeni malzemelerin geliştirilmesi, işlem hassasiyetinin yükselmesi ve makinelerin hızının artması yüzyılın başında sanayi değiştirilebilir parçalarla üretimin mümkün olduğu bir noktaya getirmiştir.