Dijital transformasyonun etkilediği sektörlerin başında gelen otomotivde yaşanan değişim, hızını artırarak devamediyor. McKinsey & Company olarak, 2021’e ve sonrasına yön verecek trendleri, otomotiv sektörünün penceresinden incelediğimizde; hızlanan 4. Endüstri Devrimi’nin etkisi öne çıkıyor. Dijital destekli verimlilik artışına dayanan bu hızlanma,
pandemi sürecinde daha da belirgin hale geldi. Covid-19 krizi yapay zekâ ve dijitalleşme gibi alanlarda, bu geçişi birkaç yıla indirdi. Burada, şirketlerin yoğun baskı altında aceleyle yeni teknolojilere uyum sağlamaya çalışırken hata yapmadan ilerleyebilmeleri önem taşıyor. Bu nedenle liderlere; şu ana kadar yaptıkları iyi şeyleri yapılandırmalarını ve kurumsallaştırmalarını öneriyoruz. Yazılımlar, otomotiv endüstrisini hızla yeniden programlıyor Bu genel trendle birlikte, son yıllarda otomotiv endüstrisine dört ana trendin daha yön verdiğini söyleyebiliriz. Bunlar; otonom araçlar (Autonomous vehicles-AV), bağlanabilirlik (Connectivity), elektrifi kasyon (Electrifi cation) ve araç paylaşımı (Shared Mobility) olarak öne çıkıyor. Kısaca ACES olarak adlandırılan bu trendlerin dördü de büyük ölçüde gelişmiş yazılıma dayanıyor. Yan sanayisi, tedarikçileri ve yeni oyuncularıyla birlikte tüm sektörün, yazılım odaklı bu yeni değer zincirindeki kritik noktaların üzerine gitmesi gerekiyor.
Otomotiv endüstri dönüştükçe, yeterli yazılımlara sahip olmayan üreticilerin yaşayabileceği sorunlar listesi uzuyor. Örneğin, söz konusu şirketler; üretimi başlatmakta gecikmeler ya da bütçe aşımları gibi birçok önemli riskle karşı karşıya kalabiliyor. Bu üreticiler, söz konusu risklerin yanı sıra rekabette de daha yenilikçi ürünleri, pazara önceden getirebilen markaların ve sektöre yeni girenlerin gerisine düşebiliyor. Ayrıca, yazılım sorunlarının; büyük geri çağırmalara yol açması veya şirketleri, bilgisayar korsanlığı saldırılarından kaynaklanan müşteri güvenliği risklerine karşı savunmasız bırakması da mümkün.
Günümüzde, otomotiv endüstrisindeki liderlerin, yazılımın önemli olduğu gerçeğini görmesi gerekiyor. Zira yaptığımız araştırmalara göre; yazılım konusunda sektörde öncü konumdaki şirketlerin iş hacmi ve kalitesi, diğer şirketlere göre üç ile altı kat daha fazla olabiliyor. McKinsey & Company olarak, otomotiv sektöründeki mevcut yazılım karmaşıklığının
ve üretkenlik bilmecesinin üstesinden gelinebilmesi için dört boyutlu bir yaklaşım önerisi sunuyoruz. Bu yaklaşımda, yazılımların; hangi faaliyet konularında, hangi çalışma
alanlarında geliştirilmesi gerektiği, nasıl gerçekleştirileceği ve son olarak da nasıl etkinleştirileceğinin ortaya konması büyük önem taşıyor.
Elektrikli araçların şarj sistemleri için stratejik bir yaklaşım şart Bunların yanı sıra elektrikli araçların şarj imkânlarına ilişkin stratejik yaklaşımın, otomotiv sektörünün geleceğinde etkili olacak diğer bir konu olduğunu düşünüyoruz. Otomotiv sektörü hızla yeni modelleri piyasaya sürüyor. Sadece önümüzdeki iki yıl içinde hibritler de dâhil 250’den fazla yeni
modelin tüketiciyle buluşacağı öngörülüyor. 2030 yılında, yollardaki elektrikli araç sayısının 130 milyonu bulması bekleniyor. Bu gelişmelerin, genişletilmiş şarj sistemleriyle desteklenmesi şart. McKinsey olarak yaptığımız araştırma ve çalışmalara göre; bu hazırlıkların tamamlanması için, 2030 yılına kadar küresel ölçekte 110 ila 180 milyar dolar arası yatırım yapılması gerekiyor. Bu hazırlıklar, kamusal alanların yanı sıra evlerde de elektrikli araçların şarj edilebileceği bir dönüşümü de kapsıyor.
Mehmet Başer / McKinsey & Company Ortağı