Japonya’da 1868 Meiji Tanzimatı’ndan bu yana, ithal edilmiş olan teknolojinin üretim tekniklerindeki yeniliklerle geliştirilmesine büyük önem verilmiştir. İthal edilmiş olan teknolojiyi özümseme ve geliştirme yönetmi, aslında bir .eşit “tersine mühendislik” faaliyetidir.
Tersine mühendisliğin 1950’lerde ve 1960’larda çok yaygın bir biçimde kullanılması, özellikle büyük Japon şirketlerinin karakteristik A&G stratejilerini etkileyerek, Japon yenilik sisteminde bazı önemli sonuçlar yaratmıştır. Japon yöneticileri, mühendisleri ve işçileri üretim işleminin tamamını bir sistem olarak algılamaya ve ürün tasarımı ile üretim sistemi tasarımını bir arada düşünmeye alışmışlardır. Üretim sisteminin tamamını yeniden tasarlama yeteneği, gemi inşaatı, otomobil ve renkli televizyon gibi, birbirinden çok farklı sanayilerde, Japonya’nın rekabetçi başarısının temel kaynaklarından biri olarak gösterilmiştir. Japon firmaları çok az sayıda özgün, radikal ürün teknolojisi yeniliği yapmalarına rağmen, üretim sürecinde verimliliği ve kaliteyi artıracak birçok yeniden tasarım yapıp, küçük ek yenilikler ortaya çıkarmışlardır. Otomobil sanayi, belki de bunun en görkemli örneğidir.
Japon mühendisleri ve şirket yöneticileri “fabrikayı laboratuvar olarak kullanmak” fikrine alışmışlardır. A&G bölümü, üretim mühendislerinin ve proses kontrolü bölümünün çalışmaları ile çok yakın ilişki içindedir hatta çok kez bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir. Firmanın tamamı öğrenme ve geliştirme sürecinin içindedir ve sistemi iyileştiren fikirlerin pek çoğu en alt kattan, üretim hattından gelmektedir. Batı Avrupa’da ABD’de yenilik yönetimi konusunda yapılmış olan hemen bütün alan çalışmalarının A&G, üretim yönetimi ve pazarlama arasındaki kopukluğu başarısızlığın temel kaynaklarından biri olarak gösterdiği göz önüne alınırsa , yaratıcı tersine mühendisliğin sağladığı öğrenme sürecinin yarattığı bütünleştirici etkinin, birçok Japon şirketi için çok önemli bir rekabet avantajını ortaya çıkardığı anlaşılmaktadır. Bu durum ayrıca, üretim mühendisliğinin Avrupa ve ABD’de olduğundan çok daha yüksek bir statü kazanmasına yol açmaktadır. Japon şirketlerinin bu tür bir teknik kullanarak, özellikle geliştirmede sağladığı zaman tasarrufunu ortaya koymaktadır. (Devamı bölüm-2 de…)