Japon otomobil kültürünü ülkemiz topraklarına kazandıran doksanlı yılların ikonik Mazda modellerinden bazıları bugün 30 yaşını geride bırakırken, sürücülerine ilk günkü gibi yol arkadaşlığı yapmaya devam ediyor. Yeni nesil otomobiller yüksek teknoloji ürünü bağlantı özellikleri, dokunmatik ekranlı multi medya sistemleri, gelişmiş güvenlik donanımları ile artık farklı bir boyut kazansa da; ilk nesil Mazda MX-5, Mazda 323F (HB) ve Sedan, Mazda 121 gibi modeller, yalın ve kaliteli iç mekanları, mekanik sürüş kabiliyetleri ve sağlam yapılarıyla kült klasikler dünyasına ismini altın harflerle yazdırıyor.
Tam 30 yıl öncesine, 1991 yılına geri döndüğümüzde, otomobil tutkunlarını klasik otomobil statüsüne hak kazanan birçok Mazda modeli bekliyor olacak. Prestij ve statünün sembolü olarak doksanlı yıllarda ülkemizin sokaklarını süsleyen bu otomobillere ilk günkü halleriyle bugün de rastlamak mümkün oluyor. Otonom sürüş, dokunmatik ekranlar, akıllı telefonların ancak bilim kurgu filmlerinde görülebileceği o yılların Mazda modelleri, 2021 yılının dünyasında farklı bir deneyimin kapılarını aralıyor. Sürüşün gerçek bir yeteneğe ihtiyaç duyduğu ilk nesil Mazda MX-5 NA, Mazda 323F (HB), Mazda 323 Sedan, Mazda 121, Mazda 626 gibi modeller, sağlamlıkları, kalite seviyeleri, yalın iç mekanlarıyla bugün genç klasikler dünyasında kendilerine güçlü bir yer ediniyor. Otomobil tutkunlarının kişiliğini dışa vuran bu otomobiller, otomobil kulüpleriyle sosyalleşmeye ve farklı bir kültüre kapı açtığı gibi, düşük bakım ve yürütme maliyetleriyle ekonomik bir alternatif haline de geliyor.
Pop up farları ve efsanevi sağlamlığıyla bir genç klasik: Mazda 323F
Otomobilseverler için klasik modellerin çekiciliği, tasarımları ve sadeliğinden gelir; Mazda’nın yüksek hacimli seri üretim modellerinde dahi bugün bu özelliklerle karşılaşılabiliyor. Japon markanın Avrupa ve Türkiye’de sağlamlığıyla ün salması ise elbette tesadüf değildi. Mazda3’ün selefi iki adet 323, Hiroşima’dan 15.000 km yol kat ederek, hiçbir arıza vermeden tam zamanında 1977 Frankfurt Otomobil Fuarı’ndaki tanıtımlarına ulaşmıştı. Zaman içerisinde bu dayanıklılık ve çok yönlülük, 1991 yılında Mazda 323’e Almanya’nın en çok satan ithal Japon modeli unvanını kazandırdı. Tıpkı MX-5 gibi açılıp kapanabilen pop-up farlarıyla Türkiye’de 7’den 70’e herkesin beğenisini kazanan 323F, aile kullanımına yönelik 5 kapılı spor bir coupe otomobildi. Sedan versiyonu da kompakt boyutları, bütünleşik stop grubu, lüks donanım özellikleri ve malzeme kalitesiyle prestijin sembolü olmuştu.
Ralli parkurlarındaki başarısını yollara aktaran 3 kapılı, 185 HP güç üretebilen turbo beslemeli benzinli motorlu modelse dört tekerlekten çekiş sistemi ve kilitli diferansiyeliyle koleksiyoncular tarafından halen büyük rağbet görüyor.
2021’in pratik şehir otomobillerine ilham veren tasarım: Mazda 121
Doksanların büyük sedan modelleri arasında, ülkemizdeki sürücülere şehir otomobili kavramını sevdiren Mazda 121, 1991 yılında ilk kez yollarla buluşmuştu. Halen modern görünümünü koruyan bu küçük sedan, zeki tasarımı sayesinde çok geniş bir yaşam alanı sunuyordu. İçeriden veya bagajdan katlanabilir arka koltuklarıyla bagajı genişleyebilen 121’de, önden arkaya ya da arkadan öne açılabilen, çok havalı bir elektrikli kanvas tente de satın alınabiliyordu.
Mazda ruhunu tek başına temsil eden bir model: Mazda MX-5
Belki de Japon üreticinin ruhunu ve felsefesini ondan başka tek başına sırtlayabilen bir model daha yoktur. 50’li ve 60’lı yılların uygun fiyatlı roadster otomobillerinden ilham alarak “Jinba Ittai” ilkesine göre geleneksel insan-makine sürüş ilişkisini somutlaştıran MX-5, 1990’da Avrupa’da ve ülkemizde satışa sunulduğu ilk haftalarda tam anlamıyla yok satmıştı ve satın almak isteyenler 1991 yılına kadar beklemek zorunda kalmıştı. Saflığı, sağlamlığı ve güvenilirliği ile Mazda’nın övgü kaynağı olan NA, kısa zamanda otomobil koleksiyonlarında aranan modeller arasındaki yerini aldı. Güncel ND serisi MX-5’te ilk nesilden çok fazla ayrıntı bulunmasının arkasında da, NA serisine duyulan sevgi ve tutku saklı.