Yazı-Fotoğraf: Bülent Demir
Dergimizin yakın takipçileri bilirler Duster ile keyifli bir yolculuğa dönüşen Bozcaada yolunu
Sürüş izlenimi ve test amaçlı Land Rover Defender Ford Connect ten sonra üçüncü kez arşınlıyoruz. Uzun yol sürüş izlenimi için olduğu kadar araç kullanmaktan hoşlananlar içinde aradaki kısa feribot yolculukları ile sıkılmadan ilerleye-bileceğiniz orta zorlukta olan bu yol ortalama Anadolu yakası başlangıç kabul edilirse 6-7 saat kadar sürüyor. Bu sürenin sonunda mükâfatınız 35 dakika süren Geyikliden Bozcaada’ya uzanan feribot yolculuğundaki kaşarlı tost ve çayınız. Ada hakkında Ocak sayımızda geniş bir bilgiye yer vermiştik. Kısaca hatırlatma yapmak gerekirse; Antik çağda Leukophrys, Yunan Mitolojisinde Tenedos adıyla anılan Bozcaada, stratejik konumundan dolayı çağlar boyunca birçok kez istilaya uğramış ve el değiştirmiş. adanın tarihi M.Ö. 3000 yıllarına dayanıyor. Adanın bilinen ilk sakinleri Pelasg’lar. Daha sonra sırasıyla Fenikeliler, Atinalılar, Yunanlılar, Persler, Büyük İskender, Bizanslar, Cenevizler, Venedikler ve Osmanlılar adaya hâkim olmuş.
Balkan Savaşları sırasında 1912’de Yunanistan tarafından işgal edilen ada, 1923 Lozan Anlaşmasıyla Gökçeada ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlanmış. Adanın kuzeydoğu ucundaki kale sizi kucaklayan ilk yapı.
Ada sokaklarını kısa zamanda dolaşmak mümkün olsa da adanın geneline yayılmış bağ evlerini görmenizi de tavsiye ederim. Özellikle fotoğraf severler için ara sokaklar kadar mimariden hoşlananlar için taş evlerin olduğu bağlar, Batı ucundaki Rüzgârgülleri, Kuzeydeki Boztepe, Güneyindeki Akvaryum Koyu, Doğusunda kale ve dört yönün içerisinde dikkatinizi çekecek onlarca güzellik var. Araçla 38 km lik kıyıyı dolaşmak çok zevkli Adanın en Yüksek yeri Göztepe’ye çıkıp bir etrafınıza bakınız. Bozcaada’nın şarap fabrikaları, şarapçılık geleneğinin çok eski yıllara dayandığı adanın vazgeçilmez yapıları, Aynı zamanda en büyük gelir kapısı ve Turizm kadar önemli. Dacia ; adını Karpat dağları çevresinde bugünkü Romanya, Moldova, Doğu Ukrayna ve Bulgaristan, yerleşmiş bir halk olan Dacialıların yaşadığı bölgenin eski coğrafi adından alır. 1944 te Uçak parcası üretimi amacı ile Romanyada kurulan fabrika 1966 dan itibaren otomobil üretimine el atmış en önemli başarısı kendi çapında 1999 da Solenza modeliyle gelmiştir. 1999 yılından itibaren 2003 kadar kademeli 2007 de tamamen MAİS A.Ş. tarafından devralınmıştır.
Renault güvencesinde hızla büyüyen Dacia SUV Segmentine Duster modeliyle hızlı bir giriş yaptı. Son zamanlarda hızla yayılan fakat fiyat aralığı sebebiyle birçok insanda hayal aşamasında kalan 4×4 araca sahip olma fikrini Düşük fiyat aralıkları ile gerçeğe yakınlaştıran Duster 1000 km lik yolculuğumuzda bize eşlik eden test aracımız oldu.
Dışarıdan gözlemlendiğinde kaslı vücut hatlarıyla her koşula hazır imajı çizen Duster; Renault Motor ve Nissan Qashqai Şanzıman sistemi ile harmanlanan yeteneklerini gerektiğinde en iyi şekilde kullanmak için bu bedene sığdırmayı bilmiş. Ön kromajlı radyatör ızgarası, Çift optikli siyah karartmalı farları, ön tampon altından başlayarak çamurluk kenarları yan marşpiyel üstlerine paralel ve arka tampon altından geçerek aracın tüm çevresini dolanan siyah plastik kaplama, yanlardaki krom kaplamalı marşpiyeller, üstteki port bagaj atkıları ,16 inc Jantlar ile renkli camlar dikkat çekiyor. İç mekanda karşılaşılan Ön konsol üzerini kaplayan siyah plastik malzeme dışarıdaki kadar heyecan verici değil. Tüm Dacialar da aşina olduğumuz bir kokpite girmek ilk etapta yadırganabilir. Neredeyse tüm kumandaların ortaya toplanması demode bir hava vermiş. Özellikle otomatik cam kumanda anahtarları zaman zaman diğer alışkanlıklar hatırlanarak araç içinde aranıyor. Arka cam kumandaları orta konsolun gerisinde yan ayna kumandaları El freni altında bırakılmış. Yan ayna kumandası el freni bırakıldığında tamamen kapanıyor. sürüş öncesi
güvenlik hazırlıklarına bir hatırlatma olması maksadıyla yapıldığını düşünüyorum.
Vites ile ön konsol arasında kalan çevirmeli tuşa sahip Çekiş sistemi iki çeker otomatik ve dört çeker olmak üzere 3 kademede sistemi kumanda edilebiliyor. İki çekerde normal otomobilden farklı olmayan araç arazi şartlarında otomatik seçim modunda beklentilerin üzerinde bir tepki hızına sahip. Ayarlanabilir direksiyon deri Kaplı, Emniyet kemeri ikazı, merkezi kilit donanımlar arasında. Geniş iç hacmi ile aile aracı olduğunu gösteriyor. Bagaj hacmi yeterli. Yukarı doğru açılan bagaj kapağı ve eşiksiz geçiş kolaylık sağlıyor. Arka koltuk mesafesi yeterli ölçülerde. Maalesef dile getirmeliyim ki kabin içi gürültüsü bu araçtan beklenenin çok üzerinde rahatsız edici olabiliyor.
Duster Dört tekerden çekiş sisteminde Nissan, Motor sistemi içinse Renault deneyimlerinden faydalanıyor. Ön kaput altında 4×2 olarak 1600 cc 16V 105 Bg K4M 690 benzinli 1500 cc DCİ 85 Bg K9K 796 dizel, 4×4 olarak 1600 cc 16V 105 Bg K4M 606 benzinli 1500 cc DCİ 110 Bg K9K 898 dizel motor görev yapıyor. Benzinli Araçlarda JR5 tipi vites görev alırken çok noktalı enjeksiyon, Dizel araçlarda vites tipi olarak TL8 common rail turbo direkt enjeksiyon sisteminden yararlanılmış. Uzun yolculuklarınızda 4 ten önceki tüm viteslerin yerlerini unutmanız mümkün. Kalkışlar haricinde 1. Vitesi çok kısa bir zaman için kullanıyorsunuz 1 den 2 ye 2 den 3 geçişlerdeki aralıklar çok kısa, test aracımız 109 Bg 240 Tork üretime 6 ileri şanzımana sahip. 4×4 olduğunu düşündüğümüzde bu seri kısa geçişlerin arazi kabiliyetini arttırmak için yapıldığı kanısına varıyoruz. ESP sistemi sadece 4×4 seçeneğinde var bu seçeneği alanlar Deri döşeme paketi yanında Güvenlik paketini de almak durumundalar. Yerden yüksekliği ve Yaklaşma açıları ile 4×4 segmentinde iddialı bir yere sahip olmasa da vergi avantajı 1000 km yol testimizdeki 6 lt lik yakıt tüketim değeri cazip fiyatı asfalt üzerinden çok arazideki istikrarlı hareket yapısı ile aracın sınırlarını iyi tahlil edenler için Duster SUV Segmentinde düşünülmesi gereken araçlar listesinde ilk sıralara yerleştirilmeli. Keyifli bir yolculuktu.