“Salgının bir sonucu olarak Türkiye’deki tüketicilerin kayda değer çoğunluğu bir sonraki
araçlarını almak için oluşturdukları takvimi değiştirdi. Kimileri artık daha uygun fiyatlı seçenekleri değerlendiriyor. Tüketiciler açısından elektrikli araçlara yönelik uzun vadeli eğilim güçlense de belirsizlik karşısında bilinirlik ve alım gücü önem kazanıyor. Türkiye çalışmasında karşılaştırılan 6 ülkenin tüketicilerine bir sonraki araç tercihlerini sorduğumuzda, bir sonraki araç tercihlerinin ülkeler arasında önemli farklılıklar gösterdiğini tespit ettik. Dikkat çekici olan ise Türkiye’nin Japonya’dan sonra alternatif yakıtlı araçlara en çok ilgi gösteren ikinci ülke olması. Türkiye’yi sırasıyla Çin, Almanya, Hindistan ve Amerika izliyor. Alternatif yakıtlı araçları satın almak isteyenlerin en büyük hedefi ise yakıt maliyetlerini düşürmek ve bunun yanında daha az bakım gerektiriyor olması da bu seçimi etkiliyor. Araştırmanın bir diğer önemli sonucu, elektrikli araçların üretim maliyetleri ve satış fi yatlarındaki göreceli iyileşmenin devam etmesi durumunda, rekabet avantajlarını ciddi oranda arttıracakları yönünde. Sürüş menzili ve şarj altyapısı eksikliği ile ilgili tüketici görüşleri elektrikli araçların üstesinden gelmesi gereken önemli konulardan. Finansal teşvikler, emisyon hedefl erine dayalı düzenleyici ortamın varlığı da elektrikli araçları Türk tüketicisi gözünde daha cazip hale getirebilir. Son olarak araştırmamızda ortaya çıkan bir diğer önemli husus; tüketiciler sanal bir satış deneyimi arayışı içinde olsalar da bir sonraki araçlarını bayiden veya araç üreticisinden almayı tercih ediyorlar. Araç finansmanı ile ilgili elde ettiğimiz temel sonuçlardan biri ise ülkelerin ekonomik refah düzeyi ile aracı satın almadan önce finansman seçeneklerini araştırmak için harcanan zaman arasındaki korelasyon. Gelişmekte olan ülkelerde harcanan sürenin ciddi oranda uzadığını rahatlıkla
söyleyebiliriz. Yaş gruplarına bakıldığında ise gençlerin çoğunluğunun mobil cihazları aracılığıyla bir finans başvurusu yapmayı tercih ettiğini söyleyebiliriz.”
Deloitte Türkiye / Özkan Yıldırım