Yazı ve Fotoğraf: Gökçer Alp
80’li yılların ortalarına kadar Skoda kelimesi benim için, “çarpık bacak”tan başka hiç bir anlam ifade etmiyordu. Hatta tıp dünyasında da durum aynıydı; çarpık bacak rahatsızlığının diğer adı da “Skoda bacak” idi. Oldukça çirkin tasarımlı ve çarpık bacaklı kamyonetler, Skoda’nın o yıllardaki imajını belirliyordu. Sonrasında, 80’lerin ilk yarısında, Skoda’nın arkadan motoru kompakt sedanı 120L ile tanıştık. 120L pazarda hatırı sayılır bir başarı elde edemese de, ilginç yapısı ve dönemin Skoda’larına göre ilerici duran tasarımıyla ilgi çekti, ama marka imajına herhangi bir katkısı olmadı. Skoda’nın asıl sıçraması, 1988’de piyasaya çıkardığı kompakt hatchback Favorit ve onun steyşın versiyonu Forman ile oldu. Favorit/Forman, sadece hatırı sayılır bir satış başarısı elde etmekle kalmadı, aynı zamanda Skoda’nın marka imajını da yükseltti. Bertone tarafından tasarlanan ve dönemi için oldukça yenilikçi bir tasarıma sahip olan Favorit, özellikle gençlerin ve ilk otomobilini satın alacakların gözdelerinden biriydi. 1991’de VW çatısı altına girdikten sonra, hissedilir bir kalite artışı başladı Skoda’da. Octavia, İlk nesil Passat karoseriyle üretilen (Passat’tan 10 cm daha uzundu, yani bir anlamda Passat L idi) Superb gibi modeller, Skoda’nın marka imajını yukarılara taşıdı.
İlk kez 2009 Mayıs’ında tanıtılan Yeti ise, Skoda’nın 2000’lerin ikinci yarısında hızlanan model atağının bir uzantısıydı. C ve D segmentlerinde her geçen gün daha fazla üretici SUV rekabetine dahil olurken, B segmenti nispeten bakirdi ve Skoda bu boşluğu değerlendirmekte gecikmedi. Biraz Land Rover Discovery’i de andıran dik sırtı ve köşeli hatlarıyla B segmenti SUV pazarına hızlı bir giriş yaptı Yeti. VW altyapısı ve teknolojisinin getirdiği avantajlarla pazarda kendine iyi bir yer edinen Yeti, ülkemizde de, distribütörü Yüce Auto’nun öngörülerinin de üzerinde bir satış başarısı gerçekleştirdi. Rekabette geçirdiği 4.5 yıldan sonra, eskimeye başlayan yüzü için orta ölçekli bir estetik operasyon geçirdi Yeti. Bu çerçevede; aracın temel silüeti ve gövde çizgileri korunurken, özellikle ön tasarım baştan aşağı değiştirildi. Aracın aktif ve pasif güvenlik donanımında da iyileştirmeler yapılırken, iç mekan renkleri de yenilenerek seçenekler artırıldı.
TASARIM:
Araca yandan ya da arkadan baktığımda, makyaj öncesi Yeti ile ciddi bir farklılık göze çarpmıyor. Özellikle profil görünümünde, ancak bir tasarımcının ya da çok dikkatli gözlerin farkedebileceği küçük ama etkili dokunuşlarla yetinilmiş. Örneğin siyah renkli kapı altı koruma bantları ve marşpiyenin kalınlığı azaltılarak, sac yüzeyin daha geniş görünmesi sağlanmış; bu da omuz çizgisinin daha yüksek algılanmasını ve aracın daha tok görünmesini sağlamış. Arka tamponun alt orta bölümündeki mat alüminyum görünümlü muhafaza hafifçe değiştirilerek daha tok bir görünüme kavuşturulmuş. Ancak arka bölümdeki asıl fark bagaj kapağında: Plakalığın bulunduğu kısımda, güncel Skoda modellerinin tümünde kullanılan ve “kristal”e benzetilen tasarım detayı, makyajlı Yeti’de de kullanılmış. Ön bölüme geçildiğinde ise, Skoda logosu hariç hiç bir şey yerinde değil! Farlar, tampon ve öz ızgara gibi “yüz”ü belirleyen tüm parçalar yeniden tasarlanmış. Yeti’nin en karakteristik tasarım unsurlarından biri olan ve farları kesen dairesel sis farları artık yok! Bunun yerine, markanın güncel tasarım dilini kullanan daha “normal” farlar kullanılmış. Tampondaki mat alüminyum renkli sembolik karter muhafazasının ortasına da “U” biçiminde giriş yapan ön ızgarada düşey çizgiler kullanılarak, aracın “keskin” görünümü pekiştirilmiş. Burada bir tasarımcı olarak kişisel yorumumu yapmam gerekiyor: Evet, makyajlı Yeti’nin
yüzü çok daha modern ve zarif görünüyor, ancak makyaj öncesi Yeti’nin adeta meydan okuyan büyük yuvarlak sis farları çok daha karakteristik ve cesurdu, ve bence bu cesaret B segmenti bir SUV’a hem daha fazla özgünlük katıyordu, hem de otomobilin imajına daha çok yakışıyordu.
Arkaya geçtiğimizde ise bizi karşılayan yenilikler -doğal olarak- daha sınırlı. Makyajdan nasibini alanlar; arka tampon, bagaj kapağının plakalık kısmı ve stopların iç deseni. Tamponun alt kısmında yeralan mat alüminyum görünümlü kısım yukarı doğru büyürken, kedi gözleri de daha yukarı alınmış. Plakalıkta ise, Skoda’nın güncel tasarım dilinin bir uzantısı olarak, “kristal” adı verilen keskin köşeli ve belirgin ütü izleri kullanılarak arka görünüm tazelenmiş.
Stopların dış çizgilerinde değişiklik yok; iç desen yenilenmiş. Park lambaları “C” biçimde tasarlanırken, test ettiğimiz Ambition donanımında ve en üst donanım seçeneği olan Elegance’da LED’li fren lambaları var.
İÇ MEKAN:
Yeti’nin iç mekanında göze çarpan yenilikler 3 kollu direksiyon simidi ve yeni renk seçenekleriyle sınırlı tutulmuş, ancak bu gayet normal, zira tipik VW (ana firma) kullanışlığı ve sadeliği sunan iç mekanda herhangi bir tasarım oyununa gitmenin lüzumu yok. Herşey yerli yerinde; kumandaların kullanımında, tuşların yerleşiminde herhangi bir sorun ya da sürpriz yok. Çoklu-medya ve klima bilgilerini takip ettiğimiz büyük ekran, sade konsoldaki yerini koruyor. Bu ekranla ilgili dikkatimi çeken ve hoşuma giden nokta, klima/havalandırma ile ilgili herhangi bir ayar esnasında anlık durumu ve değişiklikleri gösteren ekranın,
işlem bittikten bir-iki saniye sonra kararması. Bu sayede, kullanılmadığı anlarda kararak sürücünün dikkatini dağıtması engellenmiş. Gerek direksiyon simidi üzerinde, gerekse konsolda ve havalandırma ızgaralarında yeralan tuşların ve kumandaların sağına soluna serpiştirilen krom süslemeler, aracın iç mekanındaki kalite algısını yükseltiyor. Test aracımızın 2 renkli iç mekan döşemesi (füme ve bej), kokpit ve kapı içlerindeki benzer renk kombinasyonu sunan plastik kaplamalarla uyum içinde. Özetle; Yeti, asgari ihtiyaçları karşılamanın çok ötesinde, sürücü ve yolcusuna kendisini iyi hissettiren, ferah ve kaliteli bir atmosfer sunuyor iç mekanında.
SÜRÜŞ:
Yeti 1.6 TDi DSG’nin Türkiye pazarı açısından özel bir önemi var: Yüce AUTO tarafından basın tanıtımında yapılan açıklamaya göre, bu motor ve şanzıman kombinasyonu, öncelikle Türkiye pazarı hedeflenerek üretilmiş. Zira, ülkemizdeki vergi sistemi nedeniyle motor hacmi büyüdükçe vergi de artıyor. 1.6 litrelik dizel motor, hacmi sayesinde daha düşük vergi dilimine girerken, 105 HP’lik gücüyle de tatminkar bir performans sunuyor. Daha küçük hacimli (dolayısıyla daha düşük vergi dilimine giren) benzinli seçenekler de mevcut; ancak bu sınıfta, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de müşteri tercihleri dizel motor
ve otomatik şanzıman yönünde, ve bu eğilim giderek güçleniyor. İşte bu nedenle Skoda, Yeti’yi makyajlarken, Türkiye başta olmak üzere, benzeri pazarlarda en çok talep gören motor-şanzıman ikilisini üretim programına dahil etmiş.
Sürüş izleniminde çok fazla göze batan, dikkat çeken bir özellik yok açıkçası. Huzurlu, temiz ve rahat bir sürüş sunan Yeti, 70-80 km/s hıza kadar dizel olduğunu kabindekilere sürekli hatırlatsa da, bu hızdan sonra motorun varlığı unutuluyor. Ancak bunun temel sebebi, rüzgar sesinin kabine hemen hemen hiç girmemesine karşın, hemen her hızda varlığını koruyan ve özellikle bozuk zeminli asfaltta iyice belirginleşen lastik/yol sesi. Test aracımıza has bir durum mu bilmiyorum ancak; aynı kasisten geçerken arka aks, ön aksa göre çok daha fazla tepki veriyor, daha sarsıntılı ve gürültülü. Tatlı-sert süspansiyon, gerek konfor gerekse yol tutuş için ideal ortalamayı yakalamakta zorlanmıyor; hızlı girilen virajlarda tedirginlik yaratmayan Yeti, konfor konusunda da kesinlikle tatmin edici. DSG şanzıman özellikle vites büyütmelerde şöhretinin hakkını fazlasıyla veriyor: yıldırım hızıyla gerçekleşen vites değişimlerinde en küçük bir sarsıntı ya da “yüklenme” hissedilmiyor. Vites küçültmelerde de çabuk tepki veren şanzıman, hiç bir güç kesintisi hissettirmemesiyle de göz dolduruyor. Yumuşak ve kolay dozlanan fren pedalı da Yeti’de beğendiğim noktalardan.
Aracın frenleme karakteri de -modern bir otomobilde olması gerektiği gibi- dengeli ve sakin. Standart olarak sunulan Start/ stop sistemi, konsolun alt kısmındaki bir düğme ile devre dışı bırakılabiliyor. Aracın yakıt tüketimi, yüksek gövde yapısının ve köşeli hatlarının getirdiği aerodinamik dezavantajlara karşın makul seviyelerde kalıyor. Direksiyon sertliği konusunda nesnel bir eleştiri yapmak Skoda’ya haksızlık olur; zira Yeti, ortalama kullanıcıları her açıdan tatmin edebilecek, yormayan bir direksiyon sertliği ve hassasiyet sunuyor. Ancak benim gibi biraz daha “sertlik” seven bir sürücüyseniz, bu direksiyon size bir kaç “tık” yumuşak gelecektir. Direksiyon ile ilgili tek eleştirim, simidin pozisyonu: ideal sürüş pozisyonunu yakaladığımda direksiyon simidi, göstergelerin üst kısımlarını perdeliyor ve koltukla direksiyon simidini birlikte yükseltmeye dek tüm ihtimalleri denediğim halde, bu perdelemenin önüne geçemedim. Direksiyon simidini tek başına yükselttiğimde perdelenme ortadan kalkıyor, ancak bu durumda da; direksiyon, oturuş pozisyonuma göre çok yukarıda kalıyor. Ön koltuklarda kesinlikle çok başarılı rakamsal değerler ve yüksek bir konfor sunan Yeti, tatminkar bir bagaj hacmi ve arka koltuklarda da uzun bir diz mesafesiyle iddiasını sürdürüyor. Özetle; ana marka VW’nin deneyim ve teknolojisinden sonuna kadar yararlanan Skoda, son 10 yılda yakaladığı yükseliş eğilimini ve imaj atağını Yeti ile sürdürüyor.