LMC Automotive Direktörü Al Bedwell, ODD Dergi için küresel otomotiv sektörünü değerlendirdi. Türkiye’nin otomotiv sektöründe önemli bir bölgesel oyuncu olduğunu belirten Bedwell 2019’a hafif araç pazarında küresel talebin 100 milyon seviyesine yaklaşacağını öngörüyor.
Global Hafif Araç (LV) satışları, tarihsel standartlarda güçlü seyretmeye devam ediyor: Mevsimsellikten arındırılmış Mayıs 2018’e kadar olan döneme bakıldığında yıl sonunda yaklaşık 98 milyon adede ulaşacağını gösteriyor. Bu seviyede, “LMC Automotive 2018” yılı projeksiyonunda şu an için daha farklı bir gelişmenin olması beklenmiyor.
2018’de mütevazı bir daralma beklenen Kuzey Amerika dışında, tüm önemli bölgelerde hafif araç talebinin büyüyeceği öngörülüyor. Güney Amerika’daki pazarlar, özellikle Brezilya, yeni bir istikrarsızlık dönemine girdi ancak bizim görüşümüze göre devam etmekte olan iyileşme göz ardı edilmemelidir. Çin şu anda iç talebe bağlı büyümenin daha olgun bir aşamasında bulunduğundan, en azından şimdilik ülkede çift haneli büyüme sona ermiş oldu. 2018’de Çin pazarında sadece yüzde 1,5’lik bir büyüme bekliyoruz.
Büyük pazarların çoğunun iyi durumda olması nedeniyle, Avrupa’nın hafif araç talebinde yaklaşık yüzde 2 oranında büyüme bekleniyor. Yalnızca, sürekli rekorlar kıran otomobil pazarları döneminin ardından durgunlaşan İngiltere istisna olarak görünüyor. Brexit müzakerelerinin sonucu ile ilgili gerilimler İngiltere’deki tüketicileri etkiliyor ancak talep iyi bir seviyede, dolayısıyla sorun göz önünde tutulmalı. Toplamda 97,4 milyon adet 2017 yılına göre yüzde 2,2’lik bir iyileşmeyi temsil ediyor.
2019’dan beklentiler olumlu
2019 yılına ait görünüm ise olumlu. LMC’nin tahmin ortağı olan Oxford Economics, dünya GSYİH büyüme tahminlerini 2018 ve 2019 için sırasıyla yüzde 3,1’e ve yüzde 2,9’a düşürürken (Her ikisi de üç aydan az bir süre önceki tahminlerden 0,1 puan daha düşük) küresel finansal kriz standartlarına göre büyüme hızının iyi bir seviyede olduğu söylenebilir. Bu durum 2019 yılı hafif araç talebi üzerinde olumlu bir etki yaratabilir.
Kuzey Amerika bölgesi 2018 yılına benzer şekilde talepte küçük bir daralma yaşayacak ancak başka bölgelerde daha büyük hafif araç pazarları öngörülüyor. Küresel talep 100 milyon seviyesine çok yaklaşırken Çin, 2019’da mevcut projeksiyonlarda pazarının ilk kez 30 milyon adedi aştığını görecek.
Günümüzde otomotiv sektörü, pek çok yenilik ve Ar-Ge çalışması, araç elektrifikasyonu alanına odaklanmış durumda. Bu durum, çeşitli politikalar tarafından da yönlendiriliyor. Avrupa’nın bazı büyük şehirlerinde hava kalitesine ilişkin artan endişeler, CO2 hedeflerinin büyümesini sağladı. Aynı zamanda, dizel otomobil satışlarındaki düşüş, geriye diğer düşük emisyonlu teknolojilerle doldurulması gereken bir boşluk bırakıyor. Şu anda Kaliforniya ve CARB eyaletleri dışında ABD pazarındaki elektrifikasyon miktarı zayıf, ülke genelinde elektrikli araçlara olan talebin azalmasından da bu açıkça anlaşılabiliyor.
Çin, gelecek yıldan itibaren (2019) şarj edilebilir araçların satışına yönelik hedeflerini yakalayacak ve bu sadece Çin’deki değil, Çin dışındaki OEM’lerden de bu teknolojiye yapılacak önemli yatırımları teşvik edecektir. Söz konusu OEM’ler, Çin otomobil pazarında rekabet edemez hale gelmeyi göze alamaz, bu nedenle elektrikli otomobil satışlarında beklenen patlamanın avantajlarından yararlanmak için hızla ortaklıklar ve ürünler geliştiriliyor.
Geliştirilmekte olan çok sayıda elektrikli araç türünün arasında, üç ana kategorinin baskın olmaya başladığını görüyoruz. Bunlar, akülü elektrikli araçlar (BEV), 48V teknolojisine sahip hafif hibrit araçlar (MHEV 48V) ve şarj edilebilir hibrit araçlardan oluşuyor (PHEV).
Global olarak, 2017 yılında 3,5 milyon elektrikli otomobil ve ABD hafif kamyon satışı gerçekleşmiş, bunlar toplam satışın yüzde 4,1’ini oluşturmuş. Bunlardan akülü elektrikli araçlar toplam satışların yüzde 0,8’ini oluştururken, bu satışların yüzde 65’i Çin’de gerçekleşmiş. Akülü elektrikli araçlar, sıfır egzoz emisyonu ve bir yakıt altyapısının temelinin zaten mevcut olması ile elektrifikasyon savaşının uzun vadede kazananı olabilecek şekilde konumlanmış durumda.
Daha uzun vadede ise, yakıt hücreli elektrikli araçların sürdürülebilirlik nedeniyle pazarda söz sahibi olmaya başlayacağına inanıyoruz ancak bu 2035’ten sonraki dönemin konusu. Böylece, Avrupa’da giderek artan CO2 gereklilikleri, hava kalitesi üzerinde devam eden yasal zorluklar ve Çin’de büyüyen enerji bağımsızlığı arzusu, çok değerli yatırımları gelişmekte olan akülü elektrikli araçlara, akülere ve bir şarj ağına doğru yönlendiriyor.
Dünyadaki akülü araç satışlarının 2027’de yüzde 12 ila 15 oranına ulaşacağı tahmin ediliyor.
LMC Automotive, akülü elektrikli araçların 2027 yılına kadar dünya otomobil ve ABD hafif kamyon satışlarının yüzde 12 ile yüzde 15’ini oluşturmasını bekliyor. Bu, hacim bakımından 13,5 milyon ile 15,7 milyon adet arasında bir satış adedine denk geliyor. Diğer tüm elektrifikasyon biçimlerinin eklendiğinde, 2027 yılına kadar dünya çapında 40 milyonluk bir satış beklentisiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bunların pek çoğu hibrit olacak ve 48V hafif hibrit de özellikle önemli hale gelecek.
Dolayısıyla 2027’ye kadar Avrupa’da yüzde 60 gibi yüksek bir oranla elektrifikasyona güçlü bir geçiş bekliyoruz ancak 2030 yılına gelindiğinde bile satılan araçların çoğunun güç aktarım mekanizmalarının bir parçası ICE motoru olacak. Akülü elektrikli araçların 2035’ten önce pazarın yüzde 50’sine ulaştığı bir senaryo öngörmüyoruz. O zaman bile, bu sadece küresel pazar payı yüzde 50’nin çok altında olan belirli pazarlarda geçerli olacak.
Akülü elektrikli araçların akü maliyeti ve performansı, sektörün henüz çözemediği zorluklar arasında fakat her geçen gün bu konularda ilerleme kaydediliyor. LMC Automotive, akülü elektrikli araçların önümüzdeki beş yıl içinde olgun pazarlarda maliyet koşullarında içten yanmalı araçlarla rekabet edebileceğini öngörüyor. Bu süre zarfında akü teknolojisinde bir gelişme beklenmese de artan ilerlemeler, uygun bir maliyetle yeterli bir menzile ulaşılmasına olanak sağlayabilir.
Çin, 2020’ye kadar hızlı şarj noktalarının sayısını artırmayı hedefliyor
Akülü elektrikli araçlar için doğru ortamı yaratmanın diğer önemli unsuru ise şarj altyapısı. Bunu tahmin etmek daha zor ancak son zamanlarda özel sektörün, e-mobiliteyi desteklemek için gerekli olan hızlı şarj istasyonlarına yatırım yapmaya daha büyük bir özveri gösterdiğini görüyoruz. Çin hükümeti, 2020 yılına kadar, kullanılabilir 500 bin hızlı şarj noktasına sahip bir kamu şarj ağının halka açılmasını sağlamaya çalışacak.
Avrupa’da geleneksel enerji şirketlerinin benzin ve dizel yakıttan elektriğe geçiş için hazır olma amacıyla şarj ağlarına yatırım yaptıklarını görmüştük.
Araç elektrifikasyonunda artış yaşanırken geleneksel teknoloji sabit kalamaz. Zararlı egzoz emisyonlarını düzenleyen standartlar (EU6 gibi) daha katı olmaya devam edecektir. Sonunda bu, ekonomik kaymayı ultra-düşük veya sıfır emisyonlu araçlara yöneltecektir, ancak bu arada çeşitli teknolojilerin benimsenmesi de gerekecektir. Dizel tarafında şu teknolojiler bulunuyor:
- Yüksek oranda yük ve soğutulmuş düşük basınç / yüksek basınç EGR
- E-Supercharger
- Dijital yanma oranının şekillendirilmesi
- Termal kapsülleme
- Çelik pistonlar
Benzinli teknolojiler arasında ise aşağıdakiler bulunuyor:
- Silindir devre dışı bırakma
- EGR
- E-supercharger
- Sürekli valf hareketi
- Camless valf mekanizması
- Benzinli homojen direkt enjeksiyon
- Miller / Atkinson döngüsü
- Su enjeksiyonu
- Tabakalı yağsız benzin
- Ultra yüksek enjeksiyon basıncı
- Benzinli partikül filtresi
- Yağsız benzin yanması için SCR / LNT
Gelecekte hem benzinli hem de dizel motorlarda başka birçok teknoloji görülebilir. Bunlardan bazıları şunlar:
- E-turbo
- e-Cat ısıtıcı
- e-su pompası
- E-termostat
- Tahminli termal yönetim
- Atık ısıyı geri kazanım
- Değişken sıkıştırma oranı
- Mafsallı krank trenleri
“Türkiye, beyaz eşya ve elektronikte yakaladığı başarıyı otomotivde de elde edebilir.”
Türkiye, pan-Avrupa bölgesindeki hafif araç üretiminin yaklaşık yüzde 8’ini oluşturan, ancak küresel üretimin sadece yüzde 1,7’sine sahip olan önemli bir bölgesel oyuncu. Türkiye’de 2018’de 1,6 milyon adet hafif araç üretiminin gerçekleşmesini bekliyoruz. Siyasi istikrarın devam edeceğini ve AB üyeliğini sonunda elde edeceğini varsayarsak Türkiye, elektronik (özellikle TV) ve beyaz eşya sektörlerindeki başarısına benzer bir biçimde önemli bir bölgesel araç üretim merkezi kurarak, araç üretiminde uzun vadede bir artış yaşayabilir.